SELAMUN ALEYKÜM
İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!
27 Temmuz 2010 Salı
Milletlerarası Bediüzzaman ve Risalei Nur Sempozyumundan
Esselâmü aleyküm.
Muhterem misafirlerimiz, sevgili kardeşlerim,
Resûlullah Sallallahü Aleyhi Vesellem Efendimizin fetholunacağını müjdelediği İstanbulumuza ve memleketimize hoşgeldiniz.
Milletlerarası Bedîüzzaman ve Risâle-i Nur Sempozyumuna hoşgeldiniz.
Cümleten ve umûmen hoş geldiniz, safâlar getirdiniz..
Hayrat Vakfı olarak bu hayırlı toplantıya ev sahipliği yapma nimetine mazhar olduğumuz için nihatyetsiz hamdediyoruz.
Bu toplantının gerçekleşmesinde vakfımızla işbirliği yapan, Malezya’dan WADAH ve ABİM teşkilatlarına, İslam Dünyası STK’ları Birliği (İDSB)’ye teşekkür ediyorum.
Bilhassa Malezya’dan, Sudan’dan, Suriye’den, Mısır’dan, Türkiye’nin muhtelif şehirlerinden gelerek toplantımızı teşrif eden siz muhterem kardeşlerime de gönülden şükranlarımı sunuyorum.
Allah, bu hayırlı amelinizi Rahmetiyle, Keremiyle mükâfatlandırsın.
Allah, bu hizmetimizi kabul eylesin; toplantımızı hayırlara vesile eylesin.
Cümlenize Türkiye’deki umum Risâle-i Nur talebeleri namına binlerle selam ve muhabbetle dualar eder, şirin hatırlarınızı istifsar eder, Cenâb-ı Vâhibül Ataya’dan cümlenize sıhhat ve afiyetle birlikte, iman ve Kur’ân hizmetlerinizde muvaffakiyet, muhabbet, ittifak, tesanüd, mazhar-ı inayet, mazhar-ı lütuf ihsan eylemesini tazarru ve niyaz ederiz.
Sevgili Kardeşlerim,
Hayrât Vakfı, 1974 yılında Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri’nin talebesi ve kendisinden sonra vazîfesini devrettiği en yakın da‘vâ arkadaşı Ahmed Husrev Altınbaşak tarafından İstanbul Küçükçekmece’de kuruldu. Vakfımız, ulvî gayeler istikametinde otuz dört senedir faaliyet göstermektedir.
Takip edilen ulvî gayeleri zamanın gereklerine uygun vasıtalarla gerçekleştirmek ve sahip olduğumuz değerleri insanımıza ve tüm insanlığa ulaştırmak için faaliyetler yapan daimi komisyonlarımızın yanı sıra, daha özel bazı organizasyonlar, araştırmalar ve süreli çalışmalar için geçici komisyonlar da teşkil edilmektedir.
En büyük düşmanlarımız olan cehâlet, zarûret ve ihtilâfa karşı; san’at, mârifet ve ittifak silahlarıyla karşı koymak için her faaliyetimiz titizlikle planlanmakta; çalışmalarımız, cihanşümûl hedeflerimiz doğrultusunda en münasip ve doğru tekniklerle îfâ edilmektedir.
Vakfımız, kuruluş gayelerine uygun olarak, eğitim hizmetlerine hususi ehemmiyet vermekte ve talebelere yönelik her türlü hizmeti desteklemektedir.
Parlak bir istikbali temin etmek, ancak sağlıklı nesiller yetiştirmekle mümkündür.
Bu itibarla Hayrât Vakfı, tarih bilincine sahip, medeniyetimizin esaslarını müdrik, manevî değerlerimizin şuurunda nesillerin yetişmesi için programlar düzenlemektedir.
Sevgili kardeşlerim,
Malumunuz ki, Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselam Efendimiz
buyurmuş. Şeyhinâ Üstad Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri, bu asırda fitne-i âhir zaman olan asrımızda bu hadis-i şerifin mazhar ve masadakı olduğu bütün cihan ulemasınca malûmdur.
Risâle-i Nur ise mîri malıdır. Umum beşeriyetin istifadesine bahşettiği Risâle-i Nurlar Kur’ân’ın tefsiridir.
Kendileri bu hususta şöyle buyuruyorlar: “Risâle-i Nur, bu asırda en yüksek, en kudsi bir tefsirdir. Hakîkatleri, mânâları semâvîdir, Kur’ânîdir. O halde Kur’ân okundukça Risâle-i Nurlar da okunacaktır. Elli sene gibi yarım asır sonra, çeşitli milletler bu hakikatleri kendi lisanlarına çevirip istifade etmeleri hâl-i âlem buna şâhittir. Risâle-i Nurlar, mücevherât-ı Kur’âniye hakîkatlerinin sergisidir, pazarıdır.”
Hem,
manasıyla Kur’ân’ın Tûbâ ağacı gibi aslı ve kökü semada, dalları ve semeratı zeminde intişar etmesine mukabil, o Kur’ân’ın bir tefsiri, dahi tefsir iki kısımdır: Biri ibaresini izah eder… Biri de hakîkatlerini ispat eder. Risale-i Nurlar bu ikinci kısım tefsirlerin en kuvvetlisi ve en kıymettarı olduğundan ehl-i dirâyet ve dikkat yüzbinler şahitler var: Mısır, Şam ve Harameyn-i Şerifeyn muhakkik ulemâlarının, hem İstanbul ve sair yerlerin müdakkik hocalarının Risâle-i Nurları tasdik edip ilişmemeleri bunu göstermektedir.
Elhâsıl: Risâle-i Nur’da ne kadar güzellik ve tesir bulunsa ancak ve ancak temsilât-ı Kur’âniye’nin lemaatındandır. Bizlerin hissesi, yalnız şiddet-i ihtiyacımızla arzu, istek ve taleptir.
Gayet aczimizle tazaruumuzdur.
Dert bizimdir, derman Kur’ân’ındır.
Kardeşlerim,
Nasıl ki, Mesnevî-i Şerif şems-i Kur’ân’dan tezâhür eden yedi hakîkatten bir hakîkatin ayinesi olmuş, kudsî bir şerâfet almış. Mevlevîlerden başka daha çok ehl-i kalbin lâyemût bir mürşidi olmuş.
Öyle de Risâle-i Nur, şems-i Kur’âniyenin ziyasındaki elvan-ı seb’ayı ve o güneşteki renk renk çeşit çeşit yedi nuru birden ayinesinde temessül ettirdiğinden inşâallah yedi cihetle şerif ve kudsî ve yedi mesnevî kadar bâhir bir rehber ve mürşid olacak.
Tekrar ediyorum: Hal-i âlem buna şahittir. Nâmütenâhî Cenâb-ı Hakk’a hamd ve şükürler olsun.
Risâle-i Nurlar, güneşden daha parlak, Cennet gibi güzel, Saadet-i Ebediye gibi şirin bir davadır.
Hazret-i Ali (ra), Buharî, Müslim, İamma-ı Azam, İmam-ı Şafîi, İmam-ı Mâlik, İmam-ı Ahmed Bin Hanbel, İmam-ı Gazali ve Ğavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylânî ve Cüneyd-i Bağdadî gibi pekçok Eazım-ı İslâmiye Allah’ın lutfuyla imdada yetişip asırlarındaki fitneleri dağıtmışlar, mağlup etmişler.
Hem İmam-ı Rabbânî Müceddid-i Elfi Sânî Ahmed Farûkî gibi çok muhakkikler demişler ki, “Mütekellimînden yani ilm-i kelâm ulemâsından birisi gelecek, hakaik-i imaniye ve hakaik-i islamiyeyi delâil-i akliye ile kemâl-i vüzuhla isbat edecek ve etmiş. (Zaman ispat etti ki o âdem âdem değil, Risâle-i Nurmuş. “Said-i Nursî”)
Hem O mübarek kahraman imam üstâdenâ, hakâik-i imaniyeden bir hakikatin vüzuhla inkişâfı binler kerâmâta, manevî zavklere ve vecd hallerine tercih ederim.
Cenâb-ı Erhamürrahimîn onlardan ebediyen razı olsun. Bizim, hem Risâle-i Nur Talebelerinin hem bu mübarek beldeye misafir gelen siz kardeşlerimizin günah ve kusurlarını affetsin. Dünyada ve Ukbada mesud eylesin. Amin.
Bedîüzzaman Hazretleri ve Risâle-i Nurlar, bu zamanda Allah’ın bizlere büyük bir ihsanıdır ve nimetidir.
Malumdur ki her nimet bir şükür ister.
Bu azim nimetin şükrü de ondan istifade etmek ve insanlığın istifadesine en uygun yollarla sunmaktır.
Risâle-i Nur adına yapılacak her toplantı, her konuşma, her çalışma esasında Kelâmullah olan Yüce Kitabımız Kur’ân hesabınadır.
Risâle-i Nur’a yaptığımız her övgü ve medhüsenâ da aslında Aziz şan sahibi en büyük mûcize Kur’ân’adır.
Zira Risâle-i Nur, Kur’ân’dandır ve Kur’ânın malıdır.
Onun için bu sempozyumlar ne kadar çok yapılsa azdır. Her ülkede, her üniversitede, her şehirde her yıl değil, her ay bu tarz toplantılar yapılsa yine kâfî değildir.
Çünkü iman ve Kur’ân hakikatleri ve İslamiyetin meseleleri bizim için hava gibi, su gibidir. Onlarsız yaşamayız. Onlarsız ebedî bir hayata kavuşamayız. Onlarsız Rabbimizi râzı edemeyiz.
Rabbi Müteâl Hazretleri hayat-ı ebedî yolculuğumuzda hem Kur’ân-ı Azîmüşşân’ın hâdimliğinde hem Resûl-i Kibriyâ Aleyhisselâtü Vesselâm’ın hizmetkârlığında sizleri ve bizleri, bu hakikatlere gönül veren dünyada ve ukbâda mesûd, bahtiyar eylesin. Amin. Binlerle âmîn, yâ muîn.
Toplantımızın hayırlı sonuçlar doğurmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyor, bir kez daha memleketimize, şehrimize hoş geldiniz diyorum.
Tüm konuşmacılarımıza, toplantımızı teşrif eden siz kıymetli kardeşlerime, sempozyum hazırlık heyetine ayrı ayrı teşekkür ediyor, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder