SELAMUN ALEYKÜM

İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!

27 Temmuz 2010 Salı

Aile İçi İletişime Farklı Bir Bakış


“Ey müminler! Kadınlarınıza karşı iyi davranınız. Zira onları yaradılışı, kaburga kemiğine benzer. Bu kemiğin ise en eğri kısmı üst tarafıdır. Eğer sen, eğri kemiği doğrultmaya çalışırsan, onu kırarsın; kendi haline bırakırsan da daima eğri kalır. Bu sebeple, kadınlara karşı iyi davranınız.”

Hz. Peygamber(s.a.v.)’in buyurduğu bu hadis-i şerifte; kadının ruh ve beden yapısındaki hassasiyeti güzel bir benzetme ile ifade ettikten sonra, Müslüman erkeklerin kadınlara karşı daha iyi davranmasını tavsiye etmiş. Hanımlarına karşı kaba ve kırıcı tavırların; onları düzeltmek değil, daha fazla kırıp işlerin daha kötüye gitmesi demek olduğunu veciz bir şekilde anlatmıştır.

Toplumumuzda ve geleneklerimizde ne yazık ki yanlış bir anlayış hüküm sürmektedir. Genelde, aile içi ve sosyal sorumlulukların çoğunluğu hanımlara yüklenilmektedir. Kadınların her zaman vazifeleri, görevleri ve sorumlulukları vardır. Eğer bunları yapmazsa her zaman eleştirilere maruz kalır. Erkeklerin de vazifeleri var tabi ki, her şey karşılıklı olur seslerini duyar gibiyim, bu satırların arkasından. Ne yazık ki uygulamaya ve fiile gelince hep kadından vazifelerini hakkıyla yapması beklenir. Buradaki yanlışlık, sorumluluğun ve vazifenin tek tarafa yüklenmesi ve orada öylece bırakılmasıdır.

Yukarıda bahsettiğimiz hadis-i şerif aslında ne kadar güzel anlatıyor bu bahsimizi. Peki, Müslüman erkeklerin kaçta kaçı bunu uygulayabiliyor; Eşlerinin hatalarını kırmadan, kibarca, anlayışla karşılayabilen ve uyarabilen var mıdır? Çoğunlukla bu soruya hayır! Cevabı verilebilir. Ve inanılmaz bir şey ama bu dindarında, eğitimlisininde, cahilinde de pek değişiklik göstermiyor.

Konuyu az daha açmak gerekirse. Mesela eşlerden erkek olanı sabah işe gider. Akşam eve geldiğinde haklı olarak yorgundur. İşinde bütün gün güç sarf etmiş ve artık sakinlemek ve rahatlamak ister. Evine geldiğinde güler yüzle karşılanmak ister. Hanımlar için de eşlerini güler yüzle karşılamak elbette bir fazilettir. Fakat bütün gün türlü sıkıntılarla boğuşmak zorunda kalan bir kadın da aynı güler yüzü beklemektedir. Aslında iki taraf da iyilik ve anlayışı karşısındakinden bekleyince bir kısır döngüdür gidiyor. Evine giren bir erkek iş hayatındaki sıkıntıları ancak ailesiyle ilgilenerek atabileceğini anlamış olsa evine daha pozitif duygularla gelecek ve öylede karşılık görecektir.

Hanımımlar sabah kalkınca maratona katılmış gibidir. Yuvanın sağlıklı devam edebilmesi için temizliğinden tutun da eksik kalan bütün kısımları tamamlamak gün içinde onun vazifesidir. Çocukları da varsa eğer, yeni bir bireyin yetişmesi ve eğitilmesi ona iki kat sorumluluk vermiştir. “Bir baba çocuğuna güzel ahlaktan daha güzel bir hediye veremez.”Hadis-i şerifi, çocuk eğitimindeki sorumluluğun sadece anneye ait olmadığını ne güzel ifade eder. Fakat çoğu zaman bu görev tamamen anneye devredilmiştir. Bunun yanında; eve geldiğinizde istediğiniz sıcak yemeklerde ona aittir, akrabalarla olan diyaloglarda hizmet etmek de onun sorumluluğundadır. Her insanın seçtiği ve yaşadığı hayat standartlarına göre bu sorumlulukları çoğaltabiliriz. Peki, nefes alacak ve kendine bir birey olarak ayırabileceği vakti nereden bulacaktır kadın. Bu husus görmezden gelinse de o canla başla vazifelerini yapmaya çalışır, çünkü onun fıtratı ve yaradılışı muhteşemdir. Sinesinde harika meziyetler taşımaktadır. Kadınlar bu vazifelerin hepsinden mutlu olur ve kendilerini, benliklerini bunlara adamışlardır. Zaten yaradılışları gereği bunun zıttı olsa aksi tesir olur. Hanımınız akşam olduğunda günün bütün yorgunluğunu, koşturması ses ve gürültüsü bittiğinde istediği şey çok değil tek bir şeydir; Hayat gibi zorlu ve yorucu bir yolculuğa sırt sırta verdiği ve yürüyüşüne devam ederken kendine eş olarak seçtiği kocasının, bir güler yüzü ve teşekkürüdür. Acaba gördüğü muamele bu mudur? Herkes samimi düşününce neticeler pekte adil olmuyor galiba.

Hz. Peygamber (s.a.v.), bizim bu hayattaki en büyük muallimimiz. Rabbimiz bizim gibi aciz insanlara kendisini ve dini anlatacak kitabı gönderirken, tatbik edici olarak da Hz. Peygamber gibi muhteşem bir zatı anlatıcı olarak lütfetmiş ve ikramda bulunmuştur. O zatın her hareketi her davranışı tartışmasız tasdik ettiğimiz, hayatımızda uygulamamız gereken ve uyguladığımızda ise mutlaka faydasını gördüğümüz tavsiyelerdir.

Hz. Enes b. Malik’in rivayetine göre “Peygamber Efendimiz insanlar içinde hanımlarına en çok şaka yapan kimse idi” buyuruyorlar. O (s.a.v) en ağır vazife olan peygamberlik görevini yaparken hanımlarıyla ilgilenip şaka yapabiliyorsa, onlarla sohbet için zaman ayırabiliyorsa, biz hangi işimizi bahane edip hanımlara karşı vazifemizi yapmayacağız.

Ne yazık ki toplumumuzda bu hakikatler pek bilinmiyor. Hatta eğitimli şuurlu dediğimiz insanların bile aile hayatlarında bu tarz davranışlara pek rastlayamıyorsunuz. Bu ise insanı derin tefekküre itiyor. Oysaki toplumun ana merkezi ailedir. Ailenin ise orta direği babadır yani erkektir. Ailenin toplayıcı ve idare edeci unsuru ise annedir, yani kadındır. Ve toplumdaki yeni nesilleri yetiştirecek olan da ağırlıklı olarak annedir. Eğer erkekler hanımlarını aile içinde hoşnut edemezlerse, onlara mücevher gibi kıymetli değil de kıymetsizlermiş gibi davranırlarsa, bu durum anneden çocuklarına yansır ve mutsuz bir aile daha toplumumuza karışır. İstatistiklere baktığımızda, o kadar vahim ve dehşet neticeler görünüyor ki inanılamaz. Boşananların oranı evlenenlerin oranını geçmiş durumda. Boşanmak, bir yuvanın yıkılması ayrı bir dehşet, lakin bu perdenin bir de görünmeyen tarafı var ki ona mutlaka çare bulunması lazım. Eğer bulunmazsa toplumumuz da bu bilinmeyen hal kangren olmuş bir organ gibi yaşamaya devam edecektir. O da mutsuz ailedir. Bu ailelerin çoğunluluğunu inkâr edilemez bir gerçek ama İslami camia oluşturmaktadır. Bu camia boşanmanın dehşetini bildiğinden dolayı bulundukları mutsuzlukla yaşamaya çalışıyorlar. Mutsuz yuvada büyüyen çocukların ise hayatlarını bir düşünmek lazım ve o çocukların ileriki aile yaşantılarını. Acaba bu durum karşısında ne kadar sağlıklı çocuklar yetişebilir. İşte! Dikkat edilmesi gereken konu burada saklı.

EFENDİMİZ BUYURMUŞLAR Ki ; “ Sizin en hayırlı olanınız, eşine karşı hayırlı olanınızdır. Ben, sizin içinizde ailesine karşı en iyi davrananım. Müslüman erkekler, acaba eşlerine ne şekilde davranıyor ya da yeterince iyi davranabiliyor mu?

Yine bir hadis-i şerifte efendimiz(s.a.v): “Kadınlara, ancak alicenab (yüksek ruhlu) olanlar değer verir ve onlara, sadece alçak (leim) karakterli olanlar hor nazarıyla bakar” buyurmuşlardır. Bu hadis-i şerif düşündürücü ve hikmetli bir hadistir. Her insan, eğer evlenmişse ve yuvasını mutlulukla sürdürmek istiyorsa ve gerçek bir Müslüman şuuruyla yaşamak istiyorsa efendimizin bu hadisleri en güzel rehberidir. İnsanların bu eğitimi evlenmeden önce yapması daha olumlu neticeler vereceği kesindir.

Bu yazımda kadın –erkek ayrımı yaptığım zannedilebilir. Fakat biz sadece aile kurumuna ve bireylerine başka bir pencereden yaklaşmak istedik. Kadınlara yönelik zaten birçok bilgilendirici çok yazı yazılıyor. Ben de karşı eş olan erkeklere hadisler ışığın da bir kapı açmaya çalıştım. Bu kapıdan girenler mutlu aile sırlarını görebilecek, hem de iki cihanda saadette erişme hazzına hadis-i şerifleri uygulamakla erişebilecek İnşallah.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder