SELAMUN ALEYKÜM
İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!
9 Ağustos 2010 Pazartesi
Tefekkür Ufkunda Matematik
Gündelik hayatı kolaylaştırmada, çoğu zaman farkında olmasak da, matematiğin katkısı büyüktür. Oturduğumuz binanın statik, bindiğimiz otomobilin dinamik, seyrettiğimiz televizyonun elektronik devre ve yanımızdan ayırmadığımız cep telefonunun elektromanyetik dalga hesapları, matematik kullanılarak yapılmaktadır. Mühendisliği, fiziği, ekonomiyi, muhasebeyi, işletmeyi, mimariyi matematik olmadan düşünmek hemen hemen imkânsızdır. Matematik; kimya, biyoloji, tıp hattâ sosyal bilimler alanında giderek daha fazla kullanılmaya başlanmıştır.
Bilimlerin ve teknolojinin gelişmesinde kritik bir vasıta olan matematiğin insana kazandırdığı önemli hususiyetler vardır. Matematik öğrenirken, analitik düşünme mahareti kazanırız ve muhakememiz güçlenir. Bu sayede problemlere daha rasyonel yaklaşma imkânına kavuşuruz.
Matematik, eşya ve hâdiseleri anlamada, yorumlamada, tefekkür ufkunun gelişmesinde ve marifete ulaşmada önemli bir vasıtadır. Gerek âyetlerin anlaşılmasında, gerekse kâinattaki nizam ve intizamın daha iyi tefekkür edilmesinde matematik bilmenin katkısı küçümsenemez. Bu hakikate eserlerinde sık sık vurgu yapan Bediüzzaman Said Nursi geometri ile ilgili olarak "Hendese bir fendir. Onun hakikati ve noktayı müntehası Cenab-ı Hakkın Adl ve Mukaddir isimlerine yetişip, hendese âyinesinde o ismin hakîmâne cilvelerini haşmetiyle müşahade etmektir." diyor. Fethullah Gülen Hocaefendi ise; "Matematik olmayınca ne eşyanın, ne de insanın birbiriyle münasebetlerini anlamak mümkündür. O, kâinattan hayata uzanan çizgide bir ışık kaynağı gibi yollarımızı aydınlatır, bize insan ufkunun ötelerini, hattâ düşünülmesi, taşınılması çok zor imkan âleminin derinliklerini gösterir ve bizi ideallerimizle buluşturur."1 diyerek matematiğin tefekkür ufkumuzdaki önemine dikkat çekiyor. Galileo kâinattaki nizamın iyi anlaşılabilmesine vurgu yaparken "Öncelikle kâinatta geçerli dil öğrenilmedikçe ve sonra da onda yazılı karakterler okunmadıkça hayat anlaşılamaz. Kâinat matematik dilinde yazılmıştır ve insan olarak onda yazılan kelimeleri matematik olmaksızın anlamamız imkânsızdır." 2 der. Paul Dirac "Bir fizik kanunu matematikî güzelliğe sahip olmak zorundadır." 3 demektedir. Matematiğin bu yönlerinin daha iyi anlaşılmasında ve toplumun daha geniş kesimlerine yaygınlaştırılmasında matematikçilere büyük rol düşmektedir.
Matematikî düşünme ve bilgiye Kur'ân-ı Kerîm'den işaretler
"Muhakkak ki biz her şeyi bir kaderle, bir ölçü ile yarattık." (Kamer, 49) mealindeki âyette kâinattaki canlı-cansız bütün varlıkların iç yapılarında, hareketlerinde ve inşa edilmelerinde bir ölçü olduğu beyan edilmektedir. Gezegenlerin hareketi ve takip ettikleri yörüngeler, atmosfer hareketleri, kan akışı, hücrelerin kendi aralarında ve ortamlarıyla madde alışverişi ile ilgili difüzyon, kuşların uçarken az enerji harcaması, atom ve atom altı parçacıkların hareketi gibi birçok hâdisenin anlaşılmasında matematik modellemeler kullanılmaktadır. Bu âyetin daha iyi anlaşılıp tefekkür edilmesinde elbette matematik bilen ve bu modellemelere âşina olan kimselerin avantajı daha fazladır.
"Güneş ve Ay bir hesaba göre hareket etmektedir." (Rahman, 5) mealindeki âyette açıkça evrensel çekimle ilgili matematik modellemelerden bahsedilmektedir. Burada gökcisimlerinin eliptik yörüngede hareketi ilk akla gelen yorum olabilir. Ancak Güneş ve Ay'ın hareketine ait ortaya konan ve konacak matematikî modeller, bütün gökcisimlerinin birbirleriyle karşılıklı tesirleri dikkate alındığında, sanıldığı gibi çok basit olmayıp çözümü karmaşıklığından dolayı neredeyse imkânsız hale gelmektedir.
"Göğü yükseltti ve ölçüyü (dengeyi) koydu." (Rahman, 7) mealindeki âyet de ölçü/denge ile evrensel çekime ve önceki âyetteki gökcisimlerinin hareketine ait modellemelere işaret etmektedir. Âyetin devamında mealen "Ölçüde haddi aşmayın. Tartıyı adaletle yapın, ölçüyü aksatmayın." (Rahmân, 8–9) buyrulmaktadır. Buradaki "ölçü"den sadece alışverişte dürüst olmak ve aldatmamak anlaşılabileceği gibi, daha geniş mânâlar da çıkarılabilir. Bu durumda, kâinatta var olan üstün nizamın anlaşılması için gayret sarf etmemiz istenmektedir, mesajı çıkar ki, bu da matematiği bilme ile irtibatlıdır.
"Göğü kudretimizle biz kurduk, şüphesiz biz onu genişleticiyiz." (Zâriyât, 47) mealindeki âyette geçen kâinatın genişlemesi meselesi, 20. yüzyılda gözlemle bulunmuştu. Ancak bu genişlemenin devam edip etmeyeceği tartışma konusu idi. Sürekli genişleyen ve genişlemenin durup içine kapanmanın başlayacağı kâinat modelleri birbiri ile rekabet hâlinde idi. Amerikan Astronomi Topluluğu'nun 1998 Ocak'ındaki toplantısında genişlemenin âyetteki gibi sürekli olduğu, hattâ genişlerken ivmelenme olduğu kabul edildi.1 Bu genişlemenin daha iyi anlaşılması ancak matematik modellerle (diferansiyel denklem sistemleri) mümkün olabilmektedir.
"Onlar, ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken Allah'ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. Ey Rabbimiz! Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen Subhan'sın, artık bizi ateşin azabından koru." (Âl-i İmran, 191) mealindeki âyette kâinat ve içindekilerle ilgili sürekli tefekkür etmemiz istenmektedir. Matematik ve fizik bilmek bu tefekküre ayrı bir derinlik kazandıracaktır.
Âyetlerde bazen bir canlı ile ilgili, tefekkür ufkumuzu genişletecek örnekler verilir: "Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kuracakları kovanlardan kendine evler edin." (Nahl, 68). Matematikçiler bir düzlemi eşit alanlara minimum uzunluktaki çizgilerle bölmenin en uygun tarzının altıgen şekiller olduğunu yeni ispatlayabildiler. Ayrıca petek gözeneklerinin üç boyutlu geometrik optimizasyonunda da matematik ve deneye dayalı çalışmalar, arıya en ideal yapının ilham edildiğini göstermektedir.2
"Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık." (Tin, 4) mealindeki âyetten insanın gerek his ve düşünce, gerekse de şekil ve suret olarak en ideal şekilde yaratılması anlaşılabilir. İncelendiğinde insan geometrisinin çok mükemmel olduğu fark edilecektir. Basit bir misâl verecek olursak: Dirseğin neden kolumuzun ortasına yerleştirildiği konusu, ancak geometrik analiz ile açıklanabilir. Şekil-1'de dirsek ekleminin ortada olmaması durumunda, daima elin ulaşamayacağı bir alanın kalması, geometrik çizimle gösterilmektedir. Yani dirseğimiz ortada olmasa idi, elimizdeki lokmayı ağzımıza götüremeyecektik. Eğer dirsek ve bilek arası bağlantı tek kemikle yapılmış olsaydı, dirsekten itibaren elimizi çevirmemiz mümkün olamayacak ve tornavida gibi âletleri kullanamayacaktık3 (Şekil–2).
"Peygamberleri dedi ki: Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi ediyorsunuz?" (İbrahim, 10) mealindeki âyetin daha iyi anlaşılmasında matematiğin rolü büyüktür. İngiliz Astronom Martin Reeds: "6 rakam kâinat için bir reçete oluşturuyor. Eğer bu rakamlardan herhangi birisi çok küçük miktarlarda değişik olsa, yıldızlar, karmaşık elementler ve hayat olmayacaktı."4 diyor. Bu altı rakam şunlardır: Hidrojenin Helyum'a dönüşmesinde kütlesinin enerjiye dönüşme oranı (e=0,007), atomların bir arada tutulması kuvvetinin atomlar arasındaki gravitasyonel çekim kuvvetine oranı (N=1.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000.000), kâinattaki görünen ve görünmeyen bütün madde yoğunluğu (W sayısı), kâinatın genişlemesi ile ilgili kozmik antigravite kuvvetinin şiddeti ( sayısı), genişleyen kâinatta gezegen ve galaksilerin oluşumu ile ilgili karmaşık düzensizlik veya dalgalanmaların genliği (Q=1/1000), kâinattaki uzay boyutları (D=3). Matematik penceresinden bakıldığında inkârın zorluğu daha iyi anlaşılabilir. Canlı hücrelerin kendiliğinden oluşma ihtimali 10-150 olarak hesaplanmıştır. Kâinatta 1080 parçacık olduğu tahmin ediliyor. Kâinatın yaşı 1017 saniye civarındadır. Big Bang'dan bu yana 200 aminoasitten oluşan proteinlerin tesadüfen ortaya çıkabilmesi için yeterli zaman geçmemiştir. Bu iş için kâinatın yaşının 1067 katı süre geçmesi gerekmektedir.5
Esmâü'l-Hüsna'nın anlaşılmasında matematik
Acaba matematik bilmek ve matematikî düşünmek, bazı Esmaü'l-Hüsna'nın (Allah'ın en güzel isimleri) daha iyi kavranılmasında yardımcı olabilir mi? Kâinat ve içerisindeki varlıklar hep O'nun isimlerinin farklı boyutlardaki tecellilerinden ibarettir. Meselâ Adl ismi Cenab-ı Hakk'ın âdil olması anlamına gelmektedir. 'Adaleti' geniş mânâda her şeye uygun olanı, ölçülü şekilde veya hak ettiğini vermek olarak ele alırsak, Adl isminin bir tecellisi olarak canlı vücutlarındaki mükemmel uyum, geometri bilindiğinde daha farklı ve derinlikli anlaşılabilir. Canlı yapıları ve davranışlarındaki mükemmel matematikî formüller bilinirse, Alîm (her şeyi çok iyi bilen) isminin genişliği ve enginliği daha iyi tefekkür edilebilir. Bârî (eşyayı ve her şeyin vücudunu birbirine uygun hâlde yaratan) ve Musavvir (tasvir eden, her şeye bir biçim ve özellik veren) isimleri estetik olarak yaradılışın uyum ve mükemmeliyetini işaret etseler de, geometrinin bilinmesi ile bu mükemmellikler ayrı bir buut kazanacaktır. Matematikteki sonsuzluk kavramı üzerinde fikir yürüten ve işlem yapanların Azîm (çok azametli), Kebîr (çok büyük) gibi isimlere vakıf olması daha kolaydır. Yine zamanda sonsuzluğu tedai ettiren Evvel (en ilk) ve Âhir (en son) gibi isimlerin matematiğe âşina olanlara ifade edeceği farklı mânâ tabakaları mevcuttur. Lâtif (incelikleri bilen ve yapan) ismi, yaratılışın içinde gizli olan mükemmel matematik formüllere ve denklemlere de işaret eder. Matematiğin bilinmesi ile Hasib (hesaplayan) ismi de farklı anlaşılabilir. Matematik denklem ve formüllerle ifade edilen difüzyon hâdisesi iyi bilinirse, her bir hücreye gıdaların paylaştırılmasında tecelli eden Rezzak ismi daha farklı idrak edilir. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Kısaca, kâinat kitabını daha iyi okuyabilmek, tefekkür ufkumuzu geliştirebilmek, marifette ilerleyebilmek, Esmaü'l-Hüsna'yı ve Cenab-ı Hakk'ın kudret, azamet ve icraatlarını daha iyi anlayabilmek, Sonsuz ilim, Sonsuz kudret, ezel ve ebed gibi dindeki kavramları daha iyi kavrayabilmek; analitik düşünme kabiliyetini kazanabilmek, gündelik problemlere daha rasyonel yaklaşabilmek, hayatımızı kolaylaştırabilmek, teknolojiye katkı sağlayabilmek için matematiğe önem vermeli ve bu düşünce metodolojisini hayatımızın bir parçası hâline getirmeliyiz.
Dipnotlar
Fethullah Gülen, Ruhumuzun Heykelini Dikerken, Nil Yayınları, 2002.
2. Ufuk İlyasoğlu, "Hayatın Matematik Lisanı", Sızıntı Dergisi, Mayıs 2005.
3. Bayram Yerlikaya, "Simetri ve Güzellik", Sızıntı Dergisi, Mayıs 2004.
4. Brad Lemley,Why is there life, Discover, Kasım 2000, 64-69.
5. Mustafa Temiz, "Matematik Penceresinden İnkârın Zorluğu", Sızıntı Dergisi, Haziran 2004.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder