SELAMUN ALEYKÜM
İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!
4 Ağustos 2010 Çarşamba
Evrimin Çıkmazı: "Kambriyen Patlaması"
Yaşı 4,5 milyar yıl civarında hesaplanan gezegenimizin, ilk 3,5 milyar yılında hayvan hayatından yoksun olduğu tahmin ediliyor. Yaklaşık ilk 4 milyar yıla ait gözle görülür bir fosil kayıt bulunmadığı için, bu zaman zarfında yeterince hayvan olmadığı anlaşılıyor. Bugüne kadar yeryüzünün hiçbir yerinde metazoer (çok ve farklı hücreli) hayvan fosili 600 milyon yıl yaşlı tortul tabakalarda bulunmamıştır. Fakat, yaklaşık 550 milyon yıl önce, okyanuslarda oldukça hacimli ve çeşitli sayılabilecek bir hayvan hayatının ortaya çıktığı, bu döneme ait tortul kayaçlarda bulunan fosillerden anlaşılıyor. Bu, Kambriyen Patlaması hâdisesidir. Kambriyen Patlaması, yeryüzünün birçok yerinde görülebilecek çok sayıda fosilin aynı yaştaki tortul tabaka dizilerinde âniden ortaya çıkmasıyla göze çarpmaktadır. Beş yüz milyon yıl yaşlı kayaçlarda bu hayvanların fosilleri hem çeşitlidir, hem çok miktarda bulunmaktadır, hem de hâlen dünya üzerinde bulunan ana hayvan filumlarının (büyük grup, ana dal) büyük kısmının temsilcilerini içinde barındırmaktadır (eklem bacaklılar, yumuşakçalar, omurgalılar, halkalılar, derisi dikenliler).
“Kambriyen Patlaması” denilen süreçte, yeni türlerin ortaya çıkışı çok süratli cereyan etmiştir. Bir önceki hayvan çeşitlenmesinde (580 milyon yıl önceki Ediyakara hayvan topluluğu) muhtemelen çok az tür yaratılmıştır ve bunların herbiri çok küçük boyutludur; Kambriyen Patlaması’nda ise tamamen yeni (ve tamamen bugünkü) vücut plânlarına sahip çok sayıda yeni tür yaratılmıştır. Sebepler açısından, önce jeolojik ve atmosferik şartların bu hâdiseye hazır hâle getirildiği, sonra o günkü yeryüzüne ilk olarak gelmesi uygun canlıların yaratıldığı anlaşılmaktadır.
Fransız paleontolog Armand de Ricqlés, hâdiseyi, yavaş ve tedricî bir çeşitlenme değil, gerçek bir “zoolojik big bang” olarak tarif etmektedir: “Kambriyen’in başlangıcında, bugün bildiğimiz bütün büyük hayvan grupları ortaya çıktı. Fakat daha sonra bazı gruplar yokoldu. Kambriyen tortulları olmasaydı, Kambriyen Patlaması denilen, ilk kompleks ve orijinal vücut plânlarına sahip büyük hayvan gruplarının âni bir şekilde yaratılmış olduğu gerçeğinden kimsenin haberi olmayacaktı. Kambriyen’in başlangıcında, jeolojik ölçekte çok hızlı (20 milyon yıl zarfında) bir ortaya çıkıştı bu. Fakat Kambriyen’in sonlarına doğru, yeni filumların yaratılma oranı giderek azaldı ve nihayet Üst Kambriyen’de sıfıra düştü. Ordovisiyen’den (420 milyon yıl öncesi) sonra ortaya çıkmış başka hiçbir büyük hayvan grubu belgelenmemiştir.”(1)
Keşfin tarihçesi
Jeoloji, 19. yüzyıl başlarında, yakıt ve maden arama gibi daha çok ekonomik sebeplerle şekillenmiş yeni bir bilim dalıydı. Bu faydalı maddelerin keşfi, kayaçların izâfî yaşlarını bulmaya bağlıydı. Zamanla, fosillerin geçmişteki hayatın kalıntıları olduğu (İbn-i Sîna ve Bîrunî bu düşüncenin yüzlerce yıl önceki öncülerindendi) ve böylece kayaçların izâfî yaşlarının belirlenmesinde pratik ve güvenilir bir metot sağlayabileceği anlaşıldı. Fosillerin yardımıyla jeologlar kısa zamanda yeryüzündeki tortul tabakaları zaman birimlerine ayırmaya başladılar. 1823’te İngiliz jeolog Adam Sedgewick böyle bir birimi Kambriyen olarak isimlendirdi. Sedgewick’in, Galler bölgesinde incelediği tortul kayaçlar çok kalın fosilsiz tabakalardan oluşuyor, bunların üzerine trilobit ve brakiyopod ihtiva eden kalın tabaka dizileri geliyordu; en önemlisi de, fosilsiz tabakalarla fosilli tabakalar arasındaki geçiş tedricî değil, âni idi.
Fosilli tabakaların altındaki daha yaşlı tabakalara Prekambriyen (Kambriyen öncesi) denilecekti. Kambriyen periyodu Sedgewick’in Galler’de belirlediği fosilli tabakaların çökeldiği zaman olarak tarif edildi. Yaş tayin metotlarıyla, bu periyodun yaklaşık 540 milyon yıl önce başladığı ve 490 milyon yıl önce sona erdiği tahmin ediliyor. Sedgewick, Kambriyen’in tabanını ilk trilobit fosillerinin bulunduğu tabaka seviyesi olarak tarif etti ve bu görüş bir asır boyunca geniş kabul gördü. Dünyanın neresinde olursa olsun, trilobit ihtiva eden tabakaların fosilsiz tabakaların üzerine geldiği yer Kambriyen’in tabanını işaret ediyor olarak kabul edildi. Fakat yakın zamanda, Kambriyen’in tabanının tarif edilme şekli değişti. Bugün bu seviye Sedgewick’in Kambriyen tabanının da altı olarak değerlendireceği (daha alt) bir seviyede belirtiliyor. Bugün jeologlar özel bir iz fosilin görülmesini (hayvanın korunmuş sert kısımlarından ziyade, hareket, davranış ve beslenme tarzının fosil kaydını) Kambriyen sisteminin tabanı olarak kullanıyorlar.
Sedgewick’in böyle âniden ortaya çıkan büyük ve kompleks fosilleri keşfetmesi Darwin için bir sıkıntı kaynağı oldu. Darwin, Türlerin Menşei’nde Prekambriyen döneminin uzun zaman sürmüş ve canlı yaratıklarla kaynamış olması gerektiğini ifade etmişti. Peki, ama bu yaratıkların fosilleri neredeydi? Eğer Darwin haklı olmuş olsaydı, Sedgewick ve diğerlerinin bugün Kambriyen olarak bildiğimiz en alt tabakalarda topladığı kompleks yapılı yaratıkları netice verecek, bunlara benzer ama basit haberci yaratıkların yeraldığı uzun bir evrim periyodunun geçmesi gerekecekti. Darwin, teorisine yöneltilen bu en sıkı tenkidi asla delillerle yalanlayamamıştır. Bunun yerine, fosil kayıtların noksanlığı karşısında söylenip durmuş ve yeryüzünün her tarafında ilk trilobitli tabakaların hemen altında eksik tabakalar olduğuna inanmıştır. Darwin, Prekambriyen yaşlı fosillerin varolması gerektiğinden emindir. Evet, Prekambriyen yaşlı fosiller de vardır, fakat bunlar Kambriyen tabakalarının hemen altındaki Prekambriyen tabakalarında bulunmaktadır, ve hem seyrek, hem çok küçük, hem de en önemlisi, iskeletsizdirler. Bir başka deyişle, küçük boylu iskeletsiz fosillerden büyük boylu iskeletli fosillere âniden geçilmektedir. Bu durum, “evrim” diye bir sürecin sözkonusu olmadığını, zamanı geldiğinde İlâhî Kudret’in yeni canlılar yarattığını paleontolojik açıdan da teyid etmektedir. Dolayısıyla Kambriyen Patlaması, Yaratılış’ı kabul etmeye yanaşmayan jeoloji ve biyoloji câmiası açısından bu gezegen üzerinde “çözülmesi en zor hâdiseler”den biri olarak görülmeye devam etmektedir. Neticede, çok çeşitli iri hayvanların 600 ilâ 500 milyon yıl öncesi arasında ortaya çıktığı düşüncesi bugün genel kabul gören bir husustur.
Kambriyen Patlaması’ndan önceki durum
700 milyon yıl önce ise, Prekambriyen’in büyük kısmında yeryüzündeki hayatın hâkim tipi olan stromatolitlerin (bakterilere inşa ettirilen tabakalı yapılar) çeşitliliğinde süratli bir azalma meydana geldi (bunlar 500 milyon yıl önce gezegen üzerinden neredeyse silinecekti). Çünkü, birçoğu küçük solucan görünümlü olan ilk otçul hayvanlar gıda olarak stromatolitleri kullanıyordu. Bu küçük otçullar, fosilleşecek mineralli iskeletleri olmadığı için fosil kayıt bırakmadılarsa da, mevcudiyetleri bugün dolaylı olarak gösteriliyor. O günkü karalar liken ve belki birkaç basit yapılı bitki hâriç büyük ölçüde kıraçtı; ağaç, funda, gövdeli bitki yoktu. Köklü bitkilerin yokluğundan dolayı, karaların yüzeyine az miktarda toprak tutunmuştu. Bununla birlikte, her ne kadar bugünkü denizlerden açık farklılıklar taşısa da, sığ sularda hayat muhtemelen yaygındı ve kompozisyonu süratle değişiyordu. Böylece sahne, Kambriyen Patlaması için hazırlanıyordu. Mevcut işaretler gösteriyor ki, hâdise denizlerde cereyan edecekti.
- Birinci Perde: Ediyakaralar
İlk Perde’de, yaklaşık 580 milyon yıl önce garip denizanaları ve solucanlar, hava yastığı görünümlü acaip organizmalar yaratıldı. Ediyakara faunası olarak bilinen bu canlıların büyük ölçüde 550 milyon yıl öncesine kadar devam ettikleri zannediliyor. Ediyakara faunası Cnidaria ve Ctenophorata (denizanası, denizlalesi, bugünün yumuşak mercanları) filumunun üyelerine, saplı denizlalesi görünümlü (bugün deniz pensleri olarak bilinen ve hâlâ oldukça yaygın olan) hayvanlara benzemektedir. Faunanın diğer üyeleri daha çok solucan şekillidir.
1940’larda Avustralyalı jeolog, R.C. Sprigg, çok kurak, ıssız ve izole bir bölge olan Güney Avustralya’nın Ediyakara Tepeleri’ndeki dağınık kumtaşı formasyonlarında garip görünüşlü fosil kalıntılar buldu. Fosiller korunmuş iskelet gibi yapılar olmaktan ziyade, kumtaşları üzerinde basit baskı izleri gibiydi. Bazıları solucan, bazıları dev yaprak, bir üçüncü grup ise dairevî şekilliydi. Sprigg bunları, büyüklüğü 2 santimetreden 1 metreye değişen, “sert kısımları eksik, dünyadaki en eski hayvanların fosili” olarak tarif etti. Bazı durumlarda bunlar büyük (yaklaşık 1 metre uzunlukta) organizmalardır. Bunlar ne ağza ne de anüse sahiptirler. Şekilleri, içlerine pamuk doldurulup dikilmiş tüpsü yapılara benzemektedir. Sonraki kırk yıl zarfında, başka yerlerde de Ediyakara fosilleri keşfedildi. Rusya’nın Beyaz Deniz bölgesinde, Sibirya’nın kuzeyinde, Newfoundland’de (Kanada) ve Namibya’da bu garip yaratıkların fosilleri korunmuş hâldeydi, ve Prekambriyen sonunda bütün dünyaya yayılmış olduklarını gösteriyordu (Bu bölgelerin en yaşlılarından bazıları Newfoundland’deki Mistaken Point’de bulunanlar olup 565 milyon yıl yaşlıdır). Ediyakaralar’dan sonra, Kambriyen Patlaması’nın ikinci perdesiyle hayvanî organizma oldukları kesin olan yaratıklar sahneye çıkacaktı.
- İkinci ve Üçüncü Perde: İz fosiller ve küçük kabuklular
İkinci Perde’de, yeni bir oyuncu grubu öncekilerden birçoğunun yerini almaktadır. Bunların varlığı, bıraktıkları çizgi, işaret ve izlerden anlaşılmaktadır; gerçek “vücud” fosilleri (kalıntıları) yoktur. Ediyakaralar hayatlarını oturdukları yerde geçirmişken, bu ilk iz fosiller, hareket kâbiliyetiyle yaratılmış, nispeten daha büyük boyutlu hayvanların (belki büyük veya yassı solucanların) varlığını gösterirler.
Üçüncü Perde’de sahneye ince kalkerli tüpler ve yumrular, bükülmüş burulmuş omurgalar çıkar. Boyları bir buçuk santimetreyi bulmaz. Hepsi hayvan organizmalarına aittir, fakat orijinal durumlarını tasarlama imkânı hâlen yoktur. Bazıları, parçalanmış büyük iskeletlerin kalıntılarıdır. Büyük kısmı ise, çok elemanlı iskeletlere ait tek tek bulunmuş parçalardır; meselâ bir kirpi balığı omurgası gibi. Bu küçük kabuklu fosiller ilk olarak, yaklaşık 545 milyon yıl yaşlı kayaçlarda bulunmuştur. Mineral iskelete sahip bu ilk büyük (boyları bir buçuk santimetreye ulaşmayan) hayvanların fosilleri, yeni bir yaratılış hâdisesinin cereyan ettiğini göstermektedir.
- Dördüncü Perde: Trilobit toplulukları
Bu safhada, önceki aktörlere göre bize daha tanıdık hayvanî organizmalar yaratılmıştır. Bunlar: ilk trilobitler (üç loblular), brakiyopodlar (kolsu ayaklılar), molluskalar (yumuşakçalar) ve ekinodermlerdir (derisi dikenliler). Bunlar, önceki üç perdede yaratılanlara göre hem boy, hem sayı olarak daha büyüktürler. Bunun en açık delilleri, Washington Eyaleti’ndeki (ABD) Addy kasabası civarındadır. Burada üstüste çökelmiş binlerce kuvarsit tabakasının en alttakileri fosil ihtiva etmemekte, fakat yukarıya doğru âniden, sanki bir sihirli değnek değmişçesine çok fazla fosilin (“fosil kaynıyor” dedirtecek ölçüde) yeraldığı görülmektedir. Burada, brakiyopod denilen küçük istiridyelere benzer kabuklu yaratıkların, ayrıca sünger ve çok küçük bir-iki yumuşakçanın kalıntıları yeralmaktadır. Fakat Addy’de fosil ihtiva eden ilk katmanlardaki, dolayısıyla bu perdedeki aktörlerin en yaygın, en çeşitli ve en belirgin üyesi trilobitlerdir. Boyları mikroskobik seviyeden 1 metreye kadar değişir. İçlerinde en iyi teşhis edilen cinsin Olenellus olduğu en eski trilobitler dikenlidir; bazıları halkalı solucanlara benzer, hilâl veya yarımay şeklinde büyük gözleri vardır. Hepsi bacak, ayak ve solungaçlara sahiptir; deniz tabanındaki tortulları ve belli maddeleri yutarak beslendikleri anlaşılmaktadır. Trilobitler hâlen yaşayan canlılar içinde en fazla atnalı şekilli yengeçlere benzer. Çok sayıda dikenleri, miğfere benzeyen başları, kendilerine has gözleri vardır.(2) Darwin’in teorisi eğer doğru olsaydı, ilk kompleks hayvan fosillerinin trilobitten de daha basit olması gerekirdi. Bu gözlem, kompleks hayvanların Yeryüzü’nde evrim öncüleri olmaksızın birdenbire yaratıldığını göstermektedir. Bu sanki, bir orkestranın ilk başta bir ses uyarısı olmaksızın zor bir şaheseri çalmaya başlaması gibi birşeydir.
British Columbia’daki (Kanada) meşhur Burgess Shale fosil hayvan topluluğu, trilobitlerin hayat tarzına dair önemli bilgiler sağlamıştır. Bu eski ortamlarda oksijen yokluğundan dolayı, hayvanların yumuşak kısımları bile korunmuştur, ve bu kalıntılar uzak jeolojik geçmişe emsalsiz bir pencere açarlar.
Dördüncü Perde’deki grubun yaklaşık 530 milyon yıl önce yaratıldığı tahmin ediliyor, çünkü daha önce gözükmüyor. Fosil kayıtlardan, sonraki 30 milyon yıl zarfında bu gruba ait çok çeşitli türlerin yaratıldığı anlaşılıyor. Ve yaklaşık 500 milyon yıl önce Kambriyen Patlaması sona eriyor.
Büyük ve kompleks bir yaratılış: Kambriyen Patlaması
Yeryüzünde hayvan hayatı, “tedricî evrim” terimiyle iddia edildiği şekilde bir süreç geçirmiş değildir. Hayvanlarda türden türe geçiş şeklinde herhangi bir değişikliğin görülmediği, sakin geçen uzun periyotların sonunda, âni denilebilecek zaman zarfında büyük sıçramalar şeklinde yeni yaratılışların meydana geldiği görülmektedir. Bu “eşikler”, paleontologlar Douglas Erwin, James Valentine ve David Jablonski tarafından, Scientific American dergisindeki bir makalelerinde (1997) şu şekilde ifade edilmiştir: “Son 3,5 milyar yılın fosil kayıtları, biyolojik formların tedricî bir birikimini değil, tek hücrelilerin vücut plânlarından zengin çeşitlilik arzeden hayvan filumlarının vücut plânlarına âni bir geçişi göstermektedir.” Bunun öncesinde, dünyadaki hayat 4 milyar yıl öncesiyle 2,5 milyar yıl öncesi arasında prokaryotlarlaa 2,5 milyar yıl öncesiyle yaklaşık 550 milyon yıl öncesi arasında ise, nemli ve yapışkan küflerle, ayrıca ökaryotlarınb ilk temsilcileri olan diğer algler ve tekhücreli hayvanlarla karakterizedir; yani herhangi bir tedricî evrim görülmemektedir. Hayat tarihi, sabit tempoda devam eden ilk 3,5 milyar yılın sonunda, âniden yeni ve yüksek bir durumla karşılaşmıştır.
Hâlen mevcut çeşitli hayvan filumları üzerinde yapılacak bir inceleme, aslında Kambriyen’den beri varolan birkaç düzine vücut plânını incelemek demektir, ve burada üç büyük sürpriz sözkonusudur.
Bugün yeryüzündeki on milyonlarca hayvan türünün sadece 28-35 arasında filuma ait olduğunu keşfetmek 19.-20. yüzyıl paleontologları ve zoologları için ilk sürpriz olmuştur.
İkinci ve belki de en şaşırtıcı sürpriz, bu filumların hepsinin Kambriyen sonunda birden ortaya çıkmış olmasıdır. O dönemden sonra, yani son 500 milyon yıl boyunca tek bir yeni filum görülmemiştir. Kambriyen tabakalarında her filumun fosil kaydı vardır.
Üçüncü sürpriz ise, Kambriyen’de bugünkünden daha fazla sayıda hayvan filumu ve ana vücut plânı yaratılmış olduğudur. Fakat bugüne gelirken, filum gibi yüksek taksonların sayısı azaltılmış, yeni türler yaratılmıştır. Gould ve diğer bazı paleontologlar, Kambriyen’de, hâlen yaşayan 35 farklı filumdan daha fazla, 100 civarında filum olduğunu iddia etmektedirler.(3) Yani Kambriyen’den sonra vücut plânlarındaki farklılıklar azalmış, ve bunu çeşitlilikteki artış takip etmiştir. Kambriyen’i takip eden yüz milyonlarca yıl zarfında, tabiat sahnesinde arka arkaya yeni yaratılışların olduğu fosil kayıtlardan anlaşılmaktadır. Benzer çevre şartlarında benzer vücut tiplerinin zuhur etmiş olması aslında, her canlıyı Tek Bir Yaratıcı Zât’ın yarattığını bir defa daha teyid etmektedir. Meselâ, omurgalıların ataları Kambriyen’de veya hemen akabinde ortadan kalkmış olsa bile, yeryüzü şartlarında suda yüzmek için optimal durumu temsil eden belkemiği ve omurga, Yaratıcı tarafından sonraki devirlerde tekrar, fakat bu defa yeni türlere verilmek suretiyle bir daha yaratılmıştır.
Kambriyen Patlaması’ndan önce çevre şartlarının hazırlanması
Kambriyen Patlaması’nda çeşit çeşit hayvan filumlarının yaratılmasından önce (Prekambriyen’de) çevre şartlarında önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır. Önce, 800-600 milyon yıl öncesi arasında yeryüzü soğumuştur.
- Oksijen oranının kritik (eşik) değere gelmesi
Bu hipoteze göre, atmosferde ve suda oksijen miktarı kritik bir seviyeye ulaşmış, hem hayvan biyokimyası, hem de yeni, çeşitli ve daha büyük hayvanların yaratılması ve yaşatılması açısından uygun sebepler var edilmiştir. Böylece sert iskelet yapısına sahip hayvanlar (ilk omurgalılar veya omurgalıya benzer hayvanlar) ilk defa bu dönemde (Kambriyen) yaratılmıştır. Daha önce oksijen bu denli bol değildir, ve bu sebep çerçevesinde, sadece omurgasızlar yaratılmıştır. Çünkü hayvanî organizmalarda iskelet yapısı için gerekli minerallerin oluşması ve çökelmesi oksijen azlığında görülmemektedir.
- Besinlerin artması ve sakin ara dönem
Bir tarla gübreye ihtiyaç duyduğu gibi, ekosistemler -ve bilhassa su ekosistemleri- de, yüksek verimliliğin ve ürün çeşitliliğinin korunması için organik ve inorganik besin desteğine ihtiyaç duyarlar. Kambriyen Patlaması’nın hemen arifesinde âni ve önemli bir besin artışı görülmektedir. Bu dönemde oluşmuş kayaçlarda en yaygın görülen minerallerden biri, hayat için gerekli kılınmış inorganik besinlerin en önemlilerinden olan, fosforca zengin fosforittir (diğerleri nitrat (-NO3-) iyonu ihtiva eden nitrik asit tuzu- ve demirdir). Paleomanyetizma verileri, kıtaların büyük kısmının Kambriyen döneminde 10-15 milyon yıl boyunca hareket ettiğini gösteriyor. Kıtaların konumu; sıcak ve soğuk su akıntılarının nereden geçip nereye gideceği, buzul takkelerinin oluşumu, hatta atmosferdeki sera gazlarının miktarı gibi, global iklim üzerinde önemli tesirde bulunur. Muhtemelen kıta hareketlerine bağlı olarak okyanus akıntılarının dolaşımında global değişiklikler olmuş, derindeki suların okyanus yüzeyine doğru taşınmasına vesile olan tabandan su kaynakları çıkışı başlamıştır. Böylece dip tortullarında kilitli tutulan besinler serbest kalmış ve sığ sulardaki canlılara ulaştırılmıştır. Bu hipoteze göre, bu yeni tektonik faaliyete eşlik eden “fosfatlı besinlerin serbest kalması” hâdisesi Kambriyen Patlaması için şartların hazır olduğunu haber vermiştir.
- Geç Prekambriyen’de (600 milyon yıl önce) iklimin ılımanlaşması
Mevcut veriler, 800 milyon yıl önce başlayan ve 200 milyon yıl devam eden buzul ilerleme-gerileme sürecinden sonra, 600 milyon yıl önce buzullaşmanın bittiğini, uzun sürecek bir ısınma dönemine girildiğini, bunun da, Kambriyen Patlaması için tabiî bir sebep olabileceğini göstermektedir.
Biyolojik şartların hazırlanması
Kambriyen’deki âni canlı çeşitlenmesinin meydana gelmesine sebep olarak dört biyolojik şartın mevcudiyetine inanılmaktadır: bizzat hayatın önceden varolması; oksidativ metabolizmanın varolması (oksijen varlığında yaşama ve büyüme kâbiliyeti); Ökaryalarda cinsiyet gelişimi; daha kompleks hayvanların yaratılmasından önce tek hücrelilerin mevcudiyeti. Bunların olduğu bir yeryüzüyle, Dünya’nın yaratılmasından 4 milyar yıl sonra, yani Yerküre tarihinin yaklaşık % 85’i geçtikten sonra karşılaşmaktayız. Bu noktada, Kambriyen Patlaması’nın öncesinde hazırlanmış sebepler olarak diğer önemli biyolojik faktörler şunlar olabilir:
- Mineralli iskeletlerin zuhuru
İskelet, hayvanlarda büyük vücut açısından önem arzeder. İskelet; organizmanın av olmak, su kaybedip kurumak ve morötesi ışınlardan daha çok etkilenmek gibi birçok tehlikeden korunmasında, kasların birbirine bağlanıp hareket imkânının ortaya çıkmasında ve vücut şeklinin muhafazasında önemli fonksiyonlar görür. Bu gibi yapıların yaratılmasında sebep açısından oksijen seviyesi iki noktada önemlidir: Birincisi, örtü görevi gören kabuk şeklindeki büyük iskeletlerdir (ilk trilobitlerde ve yumuşakçalarda mevcuttur), ve bunlar vücudun yumuşak kısımlarına deniz suyu girişini engeller. İlk hayvanlar, deniz suyundaki oksijenin muhtemelen vücut duvarından adsorbe edilmesiyle solunum yapıyordu. İkincisi, bir kabuğun varlığı, büyük vücut yüzeyinin, bu tip bir solunumu uzun zaman yapamayacağı mânâsına gelir. Düşük oksijen şartlarında, hayvanlar yeterli oksijeni alacak zaman bulamazlar; bir vücut örtüsünün işin içine girmesi problemi daha da zorlaştırır. Bu yüzden tıpkı kabuklar gibi iskeletler de, deniz suyunda yüksek oksijen seviyesine ulaşılıncaya kadar yaratılmamışlardır.
İskeletin tabiat sahnesine çıkması, basitçe önceki vücut plânlarına ilâveten olmuş değildir. Çok hücreli (kompleks yapı ve fonksiyonda) ve vücut plânları da farklılık arzeden hayvan filumları iskeletle birlikte bir anda yaratılmışlardır. İskelet sisteminin parçaları olarak yaratılan bacaklar, çeneler ve destek yapıları yeni hayat tarzları, ve yeni çevre şartlarıyla yeni tip münasebetler demektir.
Çeşitlilik ve farklılık
Kambriyen Patlaması’nın can alıcı ve tartışmalı yanlarından biri çeşitlilik ve farklılık kavramlarıyla ilgilidir. Türlerin sayısını gösteren bir ölçü olarak çeşitlilik (burada biyolojik çeşitlilik) kavramı kullanılır. Farklılık ise, tür sayısından ziyade, vücut plânı, tipi veya dizayn şekli sayısının bir ölçüsüdür. Tabii ki her farklı tür, diğer her türden belli farklılıklar arzeden bir vücut plânına sahiptir. Fakat bugün yeryüzünde milyonlarca tür olmakla birlikte, genel vücut plânlarının çeşidi milyonlarca değildir, daha azdır. Paleontolojinin sürpriz keşfi ise, Kambriyen’de vücut plânları birbirinden çok farklı olan az sayıda türün çok kısa bir zaman aralığında zuhur etmiş olmasıdır. Evrimci Stephen Jay Gould, Harika Hayat (Wonderful Life, 1989) kitabında, bu durumu kendince, Kambriyen hayatının ana paradoksu olarak tarif eder. Kambriyen’de çok çeşitli sayıda tür ortaya çıkmadığı hâlde, türlerin vücut plânlarında böylesine farklılık nasıl olmaktadır? İşte bu, evrimle izah edilemeyen ve açıkça yaratılışı gösteren bir durumdur. Bir ilim, kudret ve hikmet eli bu farklılıkları bir anda takdir etmiştir.
Gould kitabında, evrim kavramına da dokundurmaktadır. Ona göre, Batı geleneği evrim ile adaptasyonu, artan kompleksiteyi ve gelişmeyi sürekli birbirine karıştırmıştır. Gould, felsefî konumu ne olursa olsun birçok evrimci bilim adamının belli bir “tedricî evrim” görüşüyle büyük ölçüde şartlanmış olduğunu, bunun köklerinin Darwinci materyalizm veya Marksizmde yattığını belirtmekte, hayatın yeryüzündeki tarihinde meydana gelen büyük “toplu yokoluşlar”ın daha objektif incelenmesi neticesinde, yukarıdaki evrim görüşünün un-ufak olduğunu söylemektedir.
Kambriyen Patlaması’ndan sonra
Kambriyen’den sonra, sadece türlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı artmamıştır, bunların yaşadığı ekosistemler de önemli değişikliklere maruz kalmıştır. Ökaryotik yaratıklar Kambriyen Patlaması’yla birlikte daha da yaygınlaşırken, bakteri ekosistemlerinden daha çeşitli ve kompleks canlı topluluklarına doğru yeni bir yaratılış yönü belirginleşmiştir. Bir milyar yıl öncesine kadar çok yaygın olan stromatolitlerin ciddi ölçüde zeval bulması, prokaryotların hâkim olduğu bir dünyadan ökaryot bir dünyaya geçişin delili olarak gözükmektedir.
Organizmaların zaman içinde nasıl zengin bir çeşitlilikle yaratıldığını anlamak için yirmi yıldan fazla çalışan, Chicago Üniversitesi’nden paleontolog Jack Sepkoski, Kambriyen’den sonra iki önemli çeşitlenme safhası tespit etmiştir: biri, hemen Kambriyen’i takip eden Alt Ordovisiyen periyodu, diğeri ise, Senozoyik dönemin başlangıcıdır. Senozoyik dönem, Mezozoyik dönemin sona ermesiyle başlamıştır (65 milyon yıl önce). Bu geçiş, dinozorların ve daha birçok türün ortadan kalkmasıyla karakterizedir.
Netice itibariyle, birkaç milyar yıla yayılan bir süreçte, yeryüzünde sebep-netice münasebeti çerçevesinde oksijenli bir atmosferin yaratılması, suyun sıvı hâlde tutulması için gerekli belli bir ortalama sıcaklığın muhafaza edilmesi, kara ve denizlerdeki fiziko-kimyevî şartların hayat için hazırlanması yerküre ölçeğinde birbirine bağlı hassas dengeleri gerektirmiştir. Kambriyen dönemine kadar, canlı organizmaların çok büyük kısmının bir milimetreden daha küçük olduğu anlaşılmaktadır. Yaklaşık beşyüz elli milyon yıl önce başlayan bu yeni dönemde daha kompleks dolaşım, solunum, sindirim ve boşaltım sistemlerine sahip daha büyük organizmalar birden ortaya çıkmıştır. Kabukları savunmada rol oynayan bu canlılar, besin kaynaklarını kullanma, deniz suyundan filtreleme yaparak beslenme, deniz tabanındaki kumlu tabakaların içine saklanma, yüzerek ve hızlı hareket ederek tehlikeden kaçma gibi yeni davranışlar göstermektedir.
En ileri ve son safhası insanla temsil edilen kompleks canlıların Kambriyen Patlaması’yla birlikte yaratılmaya başlamalarını takiben, yeryüzü bugüne gelinirken beş-altı büyük yokoluş hâdisesi yaşamıştır. Her bir yokoluş hâdisesinde kara ve denizlerdeki canlıların büyük kısmı ortadan kalkmasına rağmen, asla tam bir kıyamet sözkonusu olmamıştır. Hayat ağacı, en güzel meyvesi olan insanın yaratılacağı döneme kadar, Kadîr, Alîm, Hakîm ve Sâni Yaratıcımız tarafından canlı tutulmuştur.
Kaynaklar
1) De Ricqlés, A., 1992 - Un “Big Bang” Zoologique au Cambrien? LA Recherche, 240, Février, Vol. 23, Paris.
2) Ward, P.D. & Brownlee, D., 2000 - Rare Earth. Copernicus, Springer-Verlag, New York.
3) Gould, S.J., 1989 - Wonderful Life. W.W. Norton & Company.
Dipnotlar
a. Prokaryotlar: Çekirdek, mitokondri ve kloroplast gibi organelleri olmayan hücrelerle, bakterileri ve siyanobakterileri (geçmişteki mavi-yeşil algleri) içine alır.
b. Ökaryotlar (Eucaryot): Bakteriler ve siyanobakteriler dışında yeryüzündeki bütün canlı organizmaları içine alır.
**Prof. Dr. Ömer Said GÖNÜLLÜ***
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder