SELAMUN ALEYKÜM

İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!

25 Eylül 2011 Pazar

Resûlullah (asm)’ın büyük inkılâbı


Geçen yazımızda Îsâ (as)’ın vazifesini “Gerçeğin Ruhu” diye tarif ettiği, yani bir hakîkî ve sâlih bir Peygambere bıraktığını ifade etmiştik. “Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince sizi her gerçeğe yöneltecek.” (Yuhanna, 16:13) Burada geçen “Ruh”un peygamberle eşanlamlı kullanıldığını, yine Yuhanna’nın mektubundan (1.mektup/Yuhanna, 4:1) nakletmiştik. Dolayısıyla “Gerçeğin Ruhu”, gerçek peygamber olması gerekir; öyle bir peygamber ki hakîkat onda teşahhus etsin.

Gerçekten de Peygamberimiz (asm) hayatı boyunca öyle şerefli, öyle çalışkan oldu ki o zamanki müşrikler dahi O’nu (asm) Sâdık ve Emîn diye isimlendirdiler, hayatında hiçbir sözünü tutmazlık etmedi. Ahmed Deedat, “Bütün hayatı, irşâdı onun hakîki peygamber olduğunun delîlidir.” diyor.


TAMAM HİDÂYET

Şimdi, başta zikredilen “Amma size daha çok söyleyeceklerim var (12... Sizi her gerçeğe yöneltecek (13)” (Yuhanna 16:12- 13) bu iki kısmı (altı çizilenleri) îzah edeceğiz.


Eğer muhatap Hıristiyan, hâlâ, “Gerçeğin Ruhu, Kutsal Ruh’tur” diyorsa o kimseye sorabiliriz: “ ‘Daha çok’ ve ‘Her gerçeğe’ birden fazla demek değil mi?” Eğer bu suâle tereddütle, duraksayarak cevap verirse, kitabı kapamalıyız; çünkü böylesiyle diyaloga devam etmenin hiçbir mânâsı yok!

Eğer aldığınız cevap tereddütsüz “evet” ise, konuşmaya devam edebiliriz. “Îsâ (as) O gelecek kimsenin (kendinin söylemediği) çok gerçekleri söyleyeceğini ve insanlığı her gerçeğe hidayet edeceğini ihbar etti. Bugün insanlık, çözüm beklediği birçok problemlerle karşı karşıyadır. Bize Îsâ (as)’ın bir takım kelimelerle söylemediği, fakat ısrar ettiğiniz kutsal Ruh’un iki bin yıl içinde yeni teklif ettiği bir problemin çözümünü söyleyin. Birçok yerine, sadece bir tane söyleyin! Kırk yıldır soruyorum, Kutsal Ruh’un ilham ettiği yeni bir gerçeği olan bir tek Hıristiyanla karşılaşmadım.” (Ahmed Deedat)

Hâlbuki söz verilen Müjdeci/Yardımcı “Her gerçeğe yöneltecek!” Yani problemlere çözüm getirecekti! Her bir kilise veya Hıristiyan mezhebi ve ‘Yeniden doğan’ grubu (Amerika’da sayıları 70 milyonu buldu), hepsi de Kutsal Rûh’un kendilerinde olduğunu iddia ediyorlar. Eğer Yuhanna’da geçen bu ihbar Kutsal Rûh’a bakıyorsa, o zaman biz de Kutsal Rûh’un otoritesiyle şu problemlere ne çözümler (en azından birisine) bulmuşlar diye soruyoruz: 1-Alkol, 2-Kumar, 3- Falcılık, 4-Puta tapma, 5-Irkçılık, 6- Kadın nüfusunun fazlalığı ve benzerleri.

Alkol problemi: İstatistiklere göre Güney Afrika’da beyaz azınlık diğer ırklara göre beş kat fazla alkolikmiş. Jimmy Swegart’a (meşhur eski tele-vaiz) göre Amerika’da on bir milyon alkolik ve kırk dört milyon da aşırı içici varmış. İyi bir Müslümanın düşüneceği gibi, ikisi arasc sında fark görmediğini Swegart belirtmiş. Alkolizm, gerçekten dünya çapında bir problemdir. Kutsal Ruh ise herhangi bir kilise vasıtasıyla bu kötülüklerin anasına karşı henüz bir ilanda bulunmadı! Tam aksine, Hıristiyan âlemi tahrif edilmiş Kutsal Kitaplarında verilen üç cümleyle bu alkolizme göz kırpıyorlar: (a) İçkiyi çaresize, şarabı kaygı çekene verin! İçsin ki yoksulluğunu unutsun, artık sefâletini anmasın! (Proverbs, 31: 6-7, Eski Ahit) (b) Yuhanna İncilinin (2:7–11) bölümündc de Îsâ (as)’ın mûcize olarak suyu şaraba dönüştürdüğünü anlatır. Bu iddia edilen ‘mûcizeden’ sonra Hıristiyanlar içinde içki su gibi akmaktadır. (c) Hıristiyanlığı gerçek tesis edici, kendi kendisini 13. havâri ilan eden Aziz Pavlus, yeni mühtc tedisine şöyle tavsiyede bulunur: “Artık sadece su içmekten vazgeç; miden ve sık sık baş gösteren rahatsızlıkların için biraz da şarap iç!” (Timuteyus, 5:23)

Hıristiyanlar bütün muharref Kutsal Kitap cümlelerinin feyiz verici, uyarıcı ve yukarıda verilen zehirleyici içkilerinin “Bilirsin ki: Sigara gibi küçük bir âdeti, küçük bir kavimde büyük bir hâkim, büyük bir himmetle ancak daimî kaldırabilir. Hâlbuki bak bu zât, büyük ve çok âdetleri; hem inatçı, mutaassıb büyük kavimlerden, zâhirî küçük bir kuvvetle, küçük bir himmetle, az bir zamanda ref’edip yerlerine öyle seceyâ-yı âliyeyi ki, dem ve damarlarına karışmış derecede sâbit olarak vaz’u tesbît eyliyor. Bunun gibi daha pek çok hârika icraatı yapıyor. İşte şu Asr-ı Saadet’i görmeyenlere Cezîret-ü’l-Arab’ı gözlerine sokuyoruz. Haydi, yüzer feylesofu alsınlar, oraya gitsinler, yüz sene çalışsınlar. O zâtın, o zamana nisbeten bir senede yaptığının yüzden birisini acaba yapabilirler mi?” (Bedîüzzaman Said Nursî Hazretleri, Zülfikar, 19. Mektup) tavsiyesini –hâşâ- Allah’ın yanılmayan kelâmı olarak kabul ediyorlar. Kutsal Ruh’un (Ghost’un) Kutsal Kitap yazarlarına, böyle tehlikeli tavsiyeleri ilham ettiklerine inanmaktalar. Rahip Dummelow bu bablar için: “Eğer vücudun şarap gibi bir uyarıcıya ihtiyacı varsa, bunun vasat şekilde alınmasının doğru olacağını Kitap bize öğretiyor. ” diyor.

Bu illete tek cevap, ondan tamamen kaçınmaktır! Binlerce Hıristiyan rahiplerin, kilise ayinleri ve vaftiz esnasında, orta yollu yudumladıkları şaraplarla alkolizmin içine düştükleri bilinmektedir. İslâm ise diğer dinler arasında bütün zehirleyici içkileri yasaklayan tek dindir. Efendimiz Hz. Muhammed (asm): “Büyük miktarı sarhoşluk veren şeyin, küçük miktarı da yasaktır!” dedi. Bir ehl-i İslâm için küçük bir yudumun bile istisnası yoktur. Hak Kitap, Kur’ân-ı Hakîm, bu kötülüğü ve onunla beraber kumar ve falcılığı tek âyetle şiddetli kelimelerle yasaklayarak sonuç almıştır:


“Ey îmân edenler! Şarap, kumar, dikc kili taşlar (putlar) ve fal okları ancak şeytanc nın işinden birer pisliktir; öyleyse ondan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Kur’ân, 5:90)


Bu âyet indikten sonra, şarap fıçıları Medine sokaklarında bir daha dolmamak üzere boşaltıldı. Bu basit, açık direktif Müslümanları (diğer dînî gruplara kıyasc sen) istatistikî olarak, dünyanın en az alkc kolik cemiyeti yapmıştır.

ABD, İÇKİ YASAĞINA MUVAFFAK OLAMADI

ABD’de 1920 ile 1933 yılları arasında kilise gruplarının, kadın organizasyonlarının, Yeşilay cemiyeti ve meyhane karşıtı derneklerin uzun kampanyaları sonucu, içki ticareti, satışı ve tüketimini yasaklayan kanun çıkartıldı. 13 yıl uygulanan bu kanun toplumdaki içki tüketiminin önünc ne geçemediği gibi, organize suç şebekelc lerine güçlü finansal kaynak oluşturdu. Muvaffakiyetsizliğin halkta oluşturduğu hoşnutsuzluk, 1933 yılında kongrenin kanunu iptalini getirdi. İşte bu yıllarda meşhur mafya lideri Al-Capone ortaya çıktı.

Nasıl oluyor da ‘Gerçeğin Ruhu’ Hz. Muhammed (asm) alkol problemini bir âyetle çözerken, dev Amerika, milletinin beyin gücü ve hükümetinin parasıyla güçlü propaganda vasıtalarının desteği altc tında alkol yasağın başarılı olamadı? Kim Amerika’yı böyle bir kanun çıkarmaya zorladı? Hangi Arap ülkesi güçlü Amerika’ya karşı: “Bak alkolü yasakla, yoksa petrol vermeyiz!” dedi. O zaman petrol, Arapların kontrolünde değildi ki böyle politik bir girişim olabilsin. Amerika’nın aydınları arasında mevcut istatistiklere göre zihnî bir uyanış oldu ve bu zehir yasaklanmalı hükmüne vardılar. Fakat çoğunluğu Hıristiyan olan bu ülkede yine de muvaffak olamadılar. (“Çünkü yasak (kalbe, ruha) yetmiyordu.” H. İ.) Lâkin bu yasağın getireceği değişime, bahsi geçen âyetin gücü yetti, bu gücün kaynağını Thomas Carlyle şöyle açıklar:

“Eğer bir kitap kalpten (gönülden) geliyorsa, o diğer kalplere (gönüllere) ulaşacak yolu bulur. Bütün edebiyat ve yazarlık sanatı buna göre ehemmiyetsiz miktardır. Kur’ân’ın birincil karakteri onun içtenliği onun hakîkî kitap olmasındandır denilebilir.”

“O’nu (asm) peygamber diye çağırdılar, bunu mu söylersin? Neden onlarla yalın olarak yüz yüze durdu? Hiçbir esrarengiz kutsallığa bürünmeyerek (gizlenmedi), açıktan kendi ceketini yamayan, kendi ayakkabısını tamir eden; savaşan, tavsiyede bulunan, onların içinde emirler veren: O’nun (asm) nasıl bir şahıs olduğunu görmüşlerdi. O’nu beğendiğin ne ile çağırırsan çağır! Hiçbir imparatora görkemli tacıyla, bu zât (asm) kadar itaat edilmedi! Yirmi üç yıllık O’nun (asm) şiddetli yargılanmasında, O’nda (asm) gerçek bir kahraman için gerekli şeyleri buldum. (Thomas Carlyle, Kahraman ve Kahraman Tapınmalar, s. 93)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder