SELAMUN ALEYKÜM

İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!

25 Eylül 2011 Pazar

Kur’ân’da Temsil Metodu



Temsil, iki şey arasındaki benzerliğe dayanıp birisi hakkında verilen bir hükmü diğeri hakkında da vermektir veya bilinmeyen çıplak bir hakikati ona benzeyen başka bir şeyle kıyaslamak ve o mücerred hakikati bu vesileyle idrak ettirmek demektir.

Temsillerin insanlar üzerinde çok büyük etkileri vardır. Duygular, temsilin canlandırma yönünden etkilenirken, akıl da bilmediği bir şeyi temsilin kıyas yönünden öğrenir. İrşad mesleğinde ve tebliğde temsilin tartışma götürmez bir yeri vardır ve insanlar ince hakikatleri ve sırları daha çok kıyas ve temsiller yoluyla öğrenirler.


Temsil, İ’câz-ı Kur’ân’ın parlak bir aynasıdır. Kur’an en büyük mürşiddir. İrşadın tam ve faydalı olmasının birinci şartı muhatabın seviyesine göre hareket etmektir. İnsanların ekseriyeti avamdır. Avam ise hakikatleri çıplak olarak göremez, ancak onlarca bilinen ve alışılmış elbise altında görebilir. Bunun içindir ki Kur’ân-ı Kerîm yüksek hakikatleri temsillerin dürbünü ile insanların anlayışlarına yakınlaştırmıştır.

Zümer Sûresi 27. âyette Rabbimiz meâlen şöyle buyuruyor: “And olsun ki, bu Kur’ân’da insanlar için her çeşit misâlden getirdik; umulur ki ibret alırlar”


KUR’AN’DAN TEMSİL ÖRNEKLERİ


1. Allah’ın saltanatında ve ulûhiyetinde hiçbir cihetle ortağının olmadığı ve mülkün ve idarenin tek sahibi o olduğu Zümer Suresi 29. ayette, meâlen, şu hârika temsil ile anlayışa yakınlaştırılır:

“Allah üzerinde (hak sahibi olduklarından) birbirleriyle çekişip duran ortaklar bulunan bir adam (bir köle) ile sadece bir kişiye ait olan bir adamı (bir köleyi) misal getirdi. (Bu ikisi) misalce bir olurlar mı?”

Evet, yerde ve gökte birden fazla ilâh olsa idi âlem fesada uğrardı ve düzen bozulurdu.

2. Kendilerine ne faydası ne de zararı olan ve kendi elleriyle yaptıkları putlardan medet umanların garip hallerini Ra’d suresi 14. âyet çok güzel bir temsil ile ortaya koyar:

“Hak duâ ancak O’nadır. O’ndan başka (kendilerine) duâ etmekte oldukları şeyler (putlar) ise, kendilerine hiçbir şekilde cevap veremezler; (onlar) ancak ağzına erişsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir; halbuki (elini suya doğru açmakla) o ( su, onun ihtiyacını anlayıp da) ona ulaşıcı değildir. Kâfirlerin (kendi putlarına olan) duası da (böyle) sapıklık içinde kalmaktan başka bir şey değildir.” Acaba bu mesele bundan daha güzel izah edilebilir mi?

3. Ra’d suresi 17 ve 18. âyetlerde îmanın fevkalade önemi ve küfrün değersizliği ve hiçliği şu temsil ile anlatılır:

“Allah gökten bir su indirdi de vadiler kendi miktarlarınca aktı; sel de üste çıkan bir köpük yüklendi. Bir ziynet veya bir eşya yapmak için, ateşte üzerini körüklemekte oldukları şeyler (madenlerden) de buna benzer bir köpük meydana gelir. İşte Allah hak ile batıla böyle misal getirir. Ama köpüğe gelince böylece (o) yok olarak gider. Hâlbuki insanlara fayda şeyler ise, artık o yerde (sabit olarak) kalır.”

4. Bakara 264 ve 265. ayetlerde sadakayı başa kakanların durumları ile Allah için verenlerin kazançları şu iki temsille ifade edilir;

“Ey iman edenler! İnsanlara gösteriş için malını sarf eden, Allah’a ve âhiret gününe îman etmeyen kimse gibi başa kakmak ve (gönül) incitmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın! İşte onun misâli, üzerinde biraz toprak bulunan bir kayanın hali gibidir ki, ona şiddetli bir yağmur isabet etmiş de, onu çıplak bir halde bırakmıştır. (Onlar) kazandıklarından bir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu (inkârlarındaki ısrarları sebebiyle) hidayete erdirmez!”

“Allah’ın rızâsını arzulayarak ve (İslâm’ı) gönülden tasdik ederek mallarını sarf edenlerin misâli, yüksek bir yerde bulunan güzel bir bahçenin hâli gibidir ki, ona bolca yağmur isabet etmiş de meyvesini iki misli vermiştir! Fakat ona çokça yağmur isâbet etmese de, bir çisinti var (ki o bile yeter)! Allah, yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir.”





5. Dünyanın insanın heveslerine bakan cihetinin âkibeti, Kehf Sûresi 45. âyette meâlen şu temsille anlatılır:


“(Habîbim yâ Muhammed!) Onlara dünya hayatına (dair) şöyle misal de getir: (Dünyanın hâli) gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, onunla yeryüzünün bitkileri (yetişip) birbirine karışır; fakat sonunda rüzgârların kendisini savuracağı bir çöp haline gelir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder