SELAMUN ALEYKÜM

İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!

25 Eylül 2011 Pazar

En büyük ikramiye size çıktı! Haberiniz var mı?



Evet, yanlış okumadınız. Büyük ikramiye size çıktı! Yani bu asırda yaşayan bütün Müslümanlara çıktı. Fakat ya haberimiz yok ya da büyüklüğünü tam idrak edemiyoruz!

مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّتِى عِنْدَ فَسَادِ اُمَّتِى فَلَهُ اَجْرُ مِاَةِ شَهِيدٍ

Bu hadîs-i şerif asrımıza bakıyor. Bu asrın özelliklerini ve beraberinde getirdiği büyük müjdeyi haber veriyor. Hadîs-i şerifin ifâde ettiği mânâ meâlen şöyle: “Ümmetim fesâda düştüğünde kim benim sünnetime (İslâm’ın hükümlerine) sımsıkı tutunursa ona yüz şehîdin ecri vardır.”

Resûlullah (sav) Efendimizin mucizelerinin içinde en çok dikkat çekeni hiç şüphesiz gelecekten verdiği haberlerdir. Resûlullah (sav) Efendimiz, gaybî haberleri Allah’ın (cc) bildirdiği kadar ümmetine bildirirdi. Meselâ Hendek Harbinde İran, Mısır ve Bizans’ın fethini müjdelemesi ve Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra), Hz. Ali (ra), Hz. Hamza (ra)’ın şehâdetlerini onlar hayatta iken haber vermesi gibi. Bu hadîs-i şerif de ihbâr-ı bil-gayb sınıfına dâhildir.


Ümmetinin büyük fetihler yapıp dünyaya hükmedeceğini haber veren o Zât-ı Âl-i Şân Hazretleri (sav) ümmetinin bu büyük yükselişten sonra büyük bir fesâda mâruz kalacağını da haber veriyor. Yani bozulma ve gerileme devresi geçireceğinden bahsediyor. Bin dört yüz senelik İslâm tarihini incelediğimizde son yüzyılın başında başlayan ve bir kısmı hâlen devam etmekte olan fesat (bozulma) kadar hiçbir zaman böyle bir fesat devri yaşanmamıştır. Müslümanlar tarihin hiçbir döneminde İslâmiyet’ten bu kadar uzaklaşmamışlar ve bozulmamışlardır.

Meselâ tarihin hangi devrinde ezan değiştirilmiş, câmilerin ahır olarak kullanıldığı görülmüş, Kur’ân-ı Kerîm sayfaları bakkalların elinde kese kâğıdı olarak kullanılmıştır? Yine hangi târih diliminde Kur’ân okumak ve okutmak, evinde bulundurmak yasaklanmış, Kur’ân yazısı kaldırılmış ya da yasaklanmış, İslâmi hayat bu derece yozlaşmıştır? Kezâ, hangi bir zaman Müslümana bakınca İslâmiyeti, İslâmiyete bakınca Müslümanı görmek bu derece zor olmuştur?

Öyleyse fesad-ı ümmet bu zamandır diyebiliriz. Çünkü aksini ispat edecek daha büyük bir fesat devri görülmemiştir. Sevgili Peygamberimizin (sav) verdiği haber aynen çıkmış, bir mucizesi daha ayan beyan görülmüştür. Maalesef ümmetinin fesada düşmesi bile onun Peygamberliğinin başka bir delili olarak ortaya çıkıyor. Çünkü on dört asır geriden manevî bir dürbünle hâdiselere bakıp ümmetini uyarmış.

Hadisin ifâde ettiği hakîkatler bununla da kalmıyor. Bu fesada maruz kalan ümmetine, kurtuluş mücadelesinin ne şekilde yapılması gerektiğini de haber veriyor. “Men temesseke” yani sünnet-i seniye olan İslâmiyet’e sımsıkı sarılmak, ona tutunmak gerekiyor. İşte bu noktada büyük müjde veriliyor: “Bu işi yapana yüz şehidin sevabı vardır.” Niçin? Çünkü bu asırda sünnete sarılmak ve İslâmiyet’i yaşamak ve yaşatmak o kadar kolay değildir. Büyük fiyat ister.

NÎMET KÜLFET MUKABİLİNDE


“Ahir zamanda imanı elde tutmak ateşten koru elde tutmaya benzer. Ahir zamanda mü’min evinden mü’min çıkar kafir olarak girer.” meâlindeki hadîs-i şerif, asrın ve zamanın dehşetini anlamamızı sağlıyor. Böyle bir zamanda yaşayan insanların dini yaşamalarının önünde pek çok engeller olacaktır. Hatta bazı durumlarda baskı, tehdit, hapisler hatta idam edilmek gibi neticeleri olabilir ve nitekim olmuştur. Bu fiyatı ödeyeceklere verilen ücret de elbette o nispette yüksek olacaktır. Nasıl ki düşmanın hücumu zamanında ya da soğuktan ölmek tehlikesi bulunduğu bir sırada bir saat nöbet tutmak bir sene ibâdetten daha faziletlidir. Hem madem bir dakikada şehit olan bir mü’min öyle bir makama çıkar ki başkası o makama erişmek için kırk sene ibâdet etse yine muvaffak olamaz.

Aynen öyle de fitne-i âhir zamanın tam ortasına düşmüş, fesâd-ı ümmet denilen en dehşetli zamanı yaşayan bir mü’min, bu zamanın bütün zorluklarına göğüs gererek her türlü ezâ ve cefâya karşılık bütün himmet ve gayretini sünnet-i seniyenin ve hakaik-i Kur’âniye’nin ihyâ ve inşâsına sarf ederse elbette ona büyük ikramiye vaad edilecektir ve vaad edilmiştir. Tarihte eşi benzeri olmayan bu devrin, ücretinin de eşi benzeri olmayacaktır. Mecelle’de yazıldığı gibi, “Nîmet külfet mukabilinde, külfet nîmet mukabilindedir.”


Madem tarihin en dehşetli zamanında yaşıyoruz. Acaba bu dehşetten kurtulabilir miyiz? Biz de bu sevabı kazanabilir miyiz? Bu büyük ikramiye bize de isabet eder mi?

Neden olmasın? Biz de bu fiyatı verirsek vaad edilen ücret bize de verilecektir. Yeter ki İslâmiyet’i dosdoğru yaşayalım. Yeter ki bütün himmet ve gayretimizle sünnet-i seniyenin ihyâsına hizmet edelim. Çünkü hadiste sınır konulmamış, bu ikramiyede zikredilen vaatte bir sınır yoktur. Çünkü hazine-i rahmetten veriliyor. Malumdur ki o hazine tükenmez, meyve gitse yerine gelen var, ağacı bâkîdir.

Bu büyük ikramiye neden bize de isabet etmesin?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder