SELAMUN ALEYKÜM

İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!

24 Eylül 2011 Cumartesi

Îsâ aleyhisselâm ın en büyük müjdesi !


Gerçekten de bir tercüme problemi var, yani isimlerin tercüme edildiğini, ilaveten Îsâ Aleyhisselâmın Yunanca konuşmadığı (Grekçe) gerçeğini lütfen unutmayalım. Paraklet’in okunuşunun öyle veya böyle olmanın ötesinde (her iki mana da Peygamberimiz (sav)’e bakmaktadır esasında), Îsâ (as) ne dediği önemli, çünkü Îsâ (as) ne Yunanca ne de İngilizce ne de Türkçe konuştu, Onun lisânı İbraniceydi.

Hani Meryem oğlu Îsâ: “Ey İsrâil oğulları! Muhakkak ki ben, ben¬den önce (gönderilmiş) olan Tevrât’ı tasdîk edici ve benden sonra gelecek ismi Ahmet olan bir peygamberi müjdeleyici olmak üze¬re size Allâh’ın (gönderdiği) bir peygamberiyim!” demişti . (61: 6)

Kur’ân-ı Kerîm’de, Sûre-i Saff 6. âyette, Cenâbı Hak Îsâ Aleyhisselâm’ın Peygamberimiz (sav)’i ismiyle müjdelediğini haber vermektedir. (Âyetle ilgili Risâle-i Nûr’da geçen veciz tahlil ve kutsal kitapta geçen yerler dipnotta verilmiştir.) Bu âyette geçen her bir ifadenin tek tek doğrulandığı ehli kitabın Yeni Ahit’ten gösterilebilir. Fakat bir ehli kitap mensubu ile karşılaşıldığında, yukarıdaki âyet ve izahını (ezberlemek suretiyle) sunabiliriz. Vereceği tepki umumiyetle: “Hayır benim kitabımda ne Muhammed ne Ahmed var!” şeklindedir.

Türkçe hazırlanan ‘İncil’ internet sayfasında şöyle denilmektedir: “Hıristiyanları ve Müslümanları aynı çelişkiye düşüren tüm yanlış anlama İncili tercüme eden kişilerin ‘teselli edici veya yardımcı’ anlamında kullandıkları paraklet sözcüğünün yazılış ve okunuşundan gelmektedir. Biz bu sözü paraklet olarak mı yoksa periklit olarak mı okuyacağız? ”

“Müslümanlar orijinal Yeni (Ahit) Anlaşma'nın Grekçe yazıldığını çok iyi bilmektedirler (doğrusu çok kimse bilmez! H.İ.Pirahmet). Grekçe dilindeki ‘periklet’ kelimesi ‘yüce, göksel, methedilmiş’ anlamlarına gelirken; İncil'de kullanılan asıl sözcükse ‘teselli edici, avutucu, savunucu’ anlamlarına gelmektedir. Bu nedenle, Müslümanlar Kur'ân’daki (61: 6) bu sureye dayanarak, İncil'de (Yuh. 14: 16 ve 16: 7) geleceği bildirilen kişinin kendi peygamberleri olduğunu ileri sürmektedirler. Çünkü yukarıdaki Kur'ân âyetinde geçen Arapça sözcük ‘Ahmed" Muhammed'in adlarından biridir ve övülmüş, medhedilmiş anlamına gelmektedir.’”



Gerçekten de bir tercüme problemi var, yani isimlerin tercüme edildiğini, ilaveten Îsâ Aleyhisselâmın Yunanca konuşmadığı (Grekçe) gerçeğini lütfen unutmayalım. Paraklet’in okunuşunun öyle veya böyle olmanın ötesinde (her iki mana da Peygamberimiz (sav)’e bakmaktadır esasında), Îsâ (as) ne dediği önemli, çünkü Îsâ (as) ne Yunanca ne de İngilizce ne de Türkçe konuştu, Onun lisânı İbraniceydi.

İki bin lisâna tercüme edilen Kutsal Kitap’ta, Hıristiyanların dehası iki bin defa farklı tercümeyi bir isim için gerçekleştirmişlerdir: Yunancada Paraklit/Periklet; Türkçede, Yardımcı/Tesellici/medh edilmiş; İngilizcede Comforter/Advocate ve Arapçada Muazzî gibi farklı isimler verilmiştir. Ahmed Deedat’ın incelemesine göre, bu isimlerde oynama o dereceye gelmiş ki Îsâ (as) (ve başka peygamberlerin) isimlerine İbranicede olmayan ‘J’ harfi konarak mesela Îsâ Jesus haline gelmiş. Deedat, “Eğer ikinci gelişinde Îsâ (as)’a, ‘Jesus!, Jesus!’ diye seslensek, dönüp bakmaz bile, çünkü hayatında bu ismi hiç duymadı.” Başka önemli bir misâl, İbranicesi mevcut olan Eski Ahit’te Ezgiler Ezgisi’inde (Süleymanın İlahileri) (5: 16), Muhammedim İbranicesinde geçmektedir. Bu dahi tercüme edilerek, İngilizcesi ‘Altogether lovely’, ‘Tepeden tırnağa güzel’ diye tercüme edilmiştir. Bu anlamıyla dahi Peygamberimize (as) baktığı bize göre aşikârdır.

Bu mevzuda Îsâ (as) muhataplarına şöyle diyor: “Bana, ‘Yâ Rab, yâ Rab! ’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecek. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir. O gün birçokları bana diyecek ki, ‘Ya Râb, yâ Rab! Biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Senin adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize yapmadık mı? ’ O zaman ben de onlara açıkça, ‘Sizi hiç tanımadım, uzak durun benden, ey kötülük yapanlar! ’ diyeceğim. ” (Matta, 7: 21–23) Bu mesajın muhatabı kim acaba? Mademki orijinal İbranice ifadeye sahip değiller öyle ise bir tahlil yapma zarureti var.



AHMED DEEDAT’IN İSPATI

Aşağıdaki bilgiler, Ahmed Deedat’ın, Allâh rahmet etsin, kırk yılı aşkın ehli kitabın üniversitesinde, sair üniversitelerde halka açık ehli kitap otoriteleriyle on binleri bulan Müslüman olmayan dinleyicilere sunduğu bu beşâretle alakadar tahlillerinin ana hatlarıdır (kısmen tercümedir). İlgili İngilizce referanslar yazının sonunda verilecektir. Bu yazıyı dikkatle okuyarak yukarıdaki âyeti ve izahı lütfen ezberleyelim çünkü iyice daralan dünyada mutlaka ehli kitapla karşılaşacağız ve bu mesajın ulaşması gerekmektedir yoksa onların (misyonerlerin) fütursuz konuşmalarına muhatap olunacaktır. Buradaki tahlilden sonra Hıristiyanların delilden yoksun, onların sadece programlandıkları görülecektir. Onların ezberini/programlanmışlığını bozmak bize düşmektedir, bu gerçekten de çok kolaydır. Verilen referansları lütfen Eski ve Yeni Ahitten kontrol edelim, bu şüphe ettiğiniz için değil, çünkü verilenler o kadar şaşırtıcı ki, belki abartıyor zehabına kapılabilirsiniz. Gidip yerinde onları görmek gerçekten farklı bir tecrübe, ilaveten sizde daha kalıcı etki yapacaktır.

Hıristiyanlığı tanıtan Türkçe bir sitede şöyle davranmamız istenmektedir: “Pek çok Müslüman, Kitabı (İncil’i) açıp Yuh 16: 7 ile birlikte bu âyeti (Sûre-i Saff: 6) okur ve Kitab’ı kapatır. Onların kavrayamadıkları husus Kitabın bir bölümünü alıp diğer yerleri görmezlikten gelmenin çok sakıncalı olduğudur. Bir okuyucu gerçekten de samimi bir şekilde ilgileniyorsa kendi amacına uygun olan âyetleri veya tümceleri okumadan önce bölümün tümüne bakmalıdır. ”

Açıkça Müslümanları kavramamakla suçlamaktalar (aşağıda nasıl Îsâ (as) onları kavrama noktasında suçladığı görülecektir!), hâlbuki İslam âlimleri dikkatle inceleyerek bu beşâretlerin birçok veçhiyle gerçekleştiğini göstermişlerdir. Fakat kendileri bu âyetleri hiç okuyorlar mı acaba? Teklif ettikleri bu yolu gerçekten de Ahmed Deedat takip edip mükemmel tahliller yaparak bu beşâreti ispatlamaktadır. Öyle kitabın yarısını almak ve mevzu dışı konuşmak sadece kendilerine mahsustur (bunu dahi ispatlıyor). Yuhanna’da “Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak. (Yuhanna 14: 26)” Bu âyetin bütününe döneceğiz. Bahsinde bulunduğumuz ‘Yardımcının’ mademki İbranice orijinaline sahip değiliz, o halde kim bu yardımcı? Hıristiyanlar tereddüt etmeden “Bu Kutsal Ruhtur” der (oraya sonradan yerleştirildiği belli olan bu ifade aslında parantez içinde olmalıydı). Bu Kutsal Ruh, İngilizcesi Holy Ghost (Kutsal Hayalet anlamına gelen), teslis akidelerinde olan üç şahıstan ikinci-ilâh-şahıs. Bu beşâretin gerçekten Holy Ghost olması mümkün mü? Yukarda teklif ettikleri testin ışığında tahlil edelim…



KUTSAL RUH: KUTSAL PEYGAMBER

Ahmed Deedat, “Hiçbir Kutsal Kitap âlimi Parakliti Holy Ghost’la eşitlememiştir” der. Ayrıca bu Kutsal Ruh’un peygambere eşdeğer anlamı kitaplarında kullanılmaktadır. Yuhanna iki mektub daha yazmıştır orda: “Sevgili kardeşlerim, her ruha inanmayın. Tanrı'dan olup olmadıklarını anlamak için ruhları sınayın. Çünkü birçok sahte peygamber dünyanın her tarafına yayılmıştır. (Yuhanna Mektup 1. 4: 1) Yanlış Ruh, yanlış peygamber; doğru ruh doğru peygamber anlamında kullandığı görülmektedir. Aynı ölçü Matta 7: 13’de tekrarlanmaktadır.

Aziz Yuhanna bizi muğlak bırakmıyarak bir test teklif eder: “Îsâ Mesih'in beden alıp bu dünyaya geldiğini kabul eden her ruh Tanrı'dandır. Tanrı'nın Ruhunu bununla tanıyacaksınız. Îsâ'yı kabul etmeyen hiçbir ruh Tanrı'dan değildir. Böylesi, Mesih-karşıtının ruhudur.” (Yuhanna 1. Mektup 4: 2-3) Ruhu peygamber olarak tanımlamıştı Yuhanna yukarda, dolayısıyla Tanrının Ruhu: Tanrının Peygamberi demek istiyor.

Evet, Îsâ (as) Kur’ânda 25 defa geçmekte, annesi övülmekte ve kendisi Mesih, Rûhullah gibi sıfatlarla anılmakta. Bu gün Müslümanlar Hıristiyanların ispatlamasına gerek duymadan onun yüce bir peygamber olduğuna, mucizevî doğumuna ve ölüyü dirilttiğine inanırlar, vakıa modern Hıristiyanların çoğu bunları ret etmekteler. (Kur’ân 3: 45)



HZ. MUHAMMED (SAV): ÖTEKİ YARDIMCI

“Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek.” (Yuhanna 14: 16)

Burada yine Hıristiyanlar ilk Yardımcı için Îsâ (as) diyorlar, öyle ise öteki Yardımcı da onun gibi biri olması icap etmez mi? Yani yiyecek içecek yorulacak üzülecek vb. Ayrıca burada Yardımcının sonsuza dek sizinle kalacak deniyor. Îsâ (as) ölümlü olduğuna göre ötekinin de öyle olması gerekemez mi? İnsanoğlunun hepsi ölümlü değil mi? Ruh gerçekten ölmez fakat bedenden ayrılırken ölümü tadar. Burada ki Yardımcı ebedi bizimle kalacak. Evet, bütün Yardımcılar getirdiği çağrılarla yanımızda değil mi? Mûsâ, Îsâ ve Muhammed Aleyhümüsselâmlar irşatlarıyla yanımızdalar. Bu benim meseleyi açıklamak için orijinal yorumum değil diyor Ahmed Deedat. Luka 16. bapta ‘Dilenci ile Zengin Adam’ hikâyesini Îsâ (as) şöyle anlatıyor: Zengin ve dilenci vefat edince biri cehennemi diğeri cenneti yaşar. Ceheneme gidecek olan kişi İbrahim’den (as) yardım ister. Hâlbuki İbrahim (as) öleli ne kadar olmuş (Îsâ (as)’a göre fakat yaşamakta). Sonunda İbrahim (as) yardım (veya en azından dünyaya dönüp arkadaşlarını uyarmak) isteyene hitaben: “İbrahim, ‘Onlarda Mûsâ’nın ve peygamberlerin sözleri var, onları dinlesinler.’ demiş.” Îsâ (as) 1300 sene sonra “Benî-İsrail peygamberleri âhirete gitmelerine rağmen, onların irşatları bizlerle beraberdir” diyor.

Yine Hıristiyan internet sitesinde geçen, “Sonsuza dek sizinle kalacak”, ibaresinde sonsuz Muhammed’e uymuyor iddiası böylece hal oldu. Fakat bapta geçen “size” ile kastın, hemen Îsâ (as) ümmetine olduğu 600 sene sonra gelecek kimseye olmadığını söylüyorlar. Hâlbuki teşbihlerle dolu bir Şark kitabını batılı kafasıyla, kelimenin zahiri anlamıyla yorumluyorlar. Ahmed Deedat’ın cevabı şu şekilde: “Dünyanın başladığından, bin yıllar geçene dek ortaya çıkmayan Kutsal Kitaptaki ihbarların tevilinde Hıristiyanlar hiç zorluk görmüyorlar. Mesela Petrus’un ikinci hutbesinde zamanındaki Yahudilere hitaben: ‘Mûsâ şöyle demişti: 'Tanrınız Rab size, kendi kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak. O'nun size söyleyeceği her sözü dinleyin. O peygamberi dinlemeyen herkes Tanrı'nın halkından koparılıp yok edilecektir.’ ( Elç. 3: 22-23)

Buradaki ‘Sana’, ‘Size’, ‘Sizlerin’ (Eski Ahit Yasa. 18: 18) Mûsâ (as) kendi ümmetine hitaben demesine rağmen, Petrus bunun 1300 sene sonra kendilerine baktığını söylüyordu. Ayrıca İncil yazarları benzer ihbaratı Îsâ (as)’ın ağzıyla aktarırlar ki 2000 yıldır hala gerçekleşmesi beklenmektedir. Bir örnek yeter: ‘Bir kentte size zulm ettiklerinde ötekine kaçın. Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu (Îsâ (as)) gelinceye dek İsrailin tüm kentlerini dolaşmış olmayacaksınız.’ (Matta 10: 23)

Hatırlarsak ilk Hıristiyanlar durmadan zulümden kaçtılar ve misyonerler bu iki bin yıldır yerine gelmeyen haber için hiçbir anormal durum görmezler. Hâlbuki Allah onları 600 sene sonra Paraklit, Yardımcı veya Övülmüş Ahmed (sav)’i gönderdi. Evet, Allah’a bu son Resûlünü kabul ederek şükranınızı göstermek zamanı geldi.”

YARDIMCININ/PARAKLİTİN GELİŞİ ŞARTLARA BAĞLI

“Amma ben, size hakkı söylüyorum. Benim gittiğim, size fâidelidir. Zira ben gitmeyince, tesellîci size gelmez.” (Yuhanna 16: 7)

Evet, buradaki Tesellici (Yardımcı) kesinlikle Holy Ghost değildir. Gelecek Yardımcı şarta bağlıdır: “Gitmeliyim yoksa O gelmez eğer gidersem Onu gönderirim.” Kutsal kitaplarında o kadar çok vakıa var ki Îsâ (as) doğumundan ve ayrılışından sonra Holy Ghost’un çok defa geliş gidişi vardır (aşağıda Kutsal Ruh, Holy Ghost olarak okunmalı).

“O, Rab'bin gözünde büyük olacak. Hiç şarap ve içki içmeyecek; daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh'la (Holy Ghost) dolacak.” (Luk 1: 15) (Yahya (as) için)

“Elizabet Meryem'in selamını duyunca rahmindeki çocuk hopladı. Kutsal Ruh'la (Holy Ghost) dolan Elizabet, yüksek sesle şöyle dedi…” (Luka 1: 41-42) (Yahya (as)’ın validesi)

Yukarıdaki kısımlar Holy Ghostun Îsâ (as)’ın doğumundan önce geldiğini gösteriyor. Îsâ (as) mucizelerini Holy Ghost’un yardımıyla yaptığını da anlatıyor. Fakat zamanındaki Yahudiler ona yardım edenin Şeytan olduğunu söyleyince, Îsâ (as) bu iddianın en büyük küfür olduğunu şöyle ifade ediyor: “İnsanların ettiği her günah, her küfür bağışlanacak, ama Kutsal Ruha (Holy Ghost) yapılan küfür bağışlanmayacak.” (Matta 12: 31)

Evet Kutsal Kitap alimi olmaya gerek kalmadan Îsâ (as)’a yadım edenin Holy Ghost olduğu anlaşılıyor. Ayrıca havarilere de misyonerliklerinde yardım eden yine odur. Hâlâ şüphe varsa şu ibareyi de okuyabiliriz: “Îsâ yine onlara, ‘Size esenlik olsun!’ dedi. ‘Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum.’ Bunu söyledikten sonra onların üzerine üfleyerek, ‘Kutsal Ruh'u (Holy Ghost) alın! ’ dedi.” (Yuhanna 20: 21-22)

Bu herhalde boş bir vaat değildi. Demek ki havariler, Yahya (as) ve başkaları Holy Ghost la berberdi. Ahmed Deedat burada bize bir ricada bulunur. Mısırlı Kıpti bayana Arapça Yuhanna 16: 7 yi anlattığı zaman hissettiği manevi zevki anlatamayacağını ve bizim de kendi seçeceğimiz bir iki lisânda bu babı iyice hazmederek anlatmanın İslam’ın hayrına olacağını söylüyor.

“ÎSÂ (AS) JAPON OLSAYDI OLANLAR KARŞISINDA HARAKİRİ YAPARDI!”

Yuhanna 16.bap oldukça şümullüdür ve açıkça Îsâ (as) halefinin kim olacağını çözmektedir; burada denmektedir ki: “Size daha çok söyleyeceklerim var, ama şimdi bunlara dayanamazsınız” (Yuhanna 16: 12) Bu bap ve hemen devamındaki “Çok söyleyeceklerim var”, “Bütün hakikatlere (her gerçeğe)” meselesini bağlıyacağız.

Şimdi “Bunlara dayanamazsınız. ” Yeni Ahitin her tarafında bu cümlenin işaretini buluruz. “Ey îmânı kıt olanlar, neden korkuyorsunuz? (Matta: 8: 26) Ve Petrusa hitaben: “Îsâ hemen elini uzatıp onu tuttu. Ona, ‘Ey îmânı kıt adam, neden kuşkuya düştün? ’ dedi. (Matta 14: 31) Yine Havarilerine hitaben: “Bunun farkında olan Îsâ şöyle dedi: ‘Ey îmânı kıt olanlar! Ekmeğiniz yok diye aranızda ne konuşup duruyorsunuz?” (Matta:16:8) Yahudilerin karasızlıkları karşısında her şeyi o kadar basitçe tekrar tekrar anlatıyor ve sonunda kızarak: “Siz de mi hâlâ anlamıyorsunuz? diye sordu Îsâ” (Matta 15:16) artık onlara dayanamayarak: “Îsâ şöyle karşılık verdi: ‘Ey îmânsız ve sapmış kuşak! Sizinle daha ne kadar kalıp size katlanacağım?” (Luka 9: 41) Kendi akrabaları dahi onu anlamamış ve aklını kaçırmış zan etmişler: “Yakınları bunu duyunca, ‘Aklını kaçırmış’ diyerek O'nu almaya geldiler.” (Markus3:21) Ahmed Deedat diyor ki: “Eğer Îsâ (as) Japon olsaydı bütün bu olanlara karşı Harakiri yapardı.” Kendi ümmeti dahi Îsâ (as)’ı kabul etmedi: “Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı onu kabul etmedi. (Yuhanna 1:11) Havarileri onu terk ettiler, on iki seçilmiş havarileri ki, “Annem ve Kardeşlerim!” (Markus 3: 4) diye çağırdıklarının durumu nasıldı?

Prof. Momeririe o taklit edilmeyen ifadesiyle: “Hemen yanındaki havarileri onu ve işlerini daima yanlış anlıyorlardı: Göklerden ateş getirmesini istediler; onun Yahudilere kendini kral ilan etmesini istediler; krallığında onun sağına ve soluna oturmak istemişlerdi; Allah’ı dünya gözüyle onlara göstermesini istediler; Onun büyük planına uymayacak her şeyi yapmasını istediler. Ve sonuna kadar ona böyle davrandılar. O vakit (krallığın ilanı) geldiğinde hepsi onu terk etti (çarmıha gerilme hadisesi öncesi).” (Sayed Amir Spirit of İslâm, s.31)

Îsâ (as)’ın kendi ümmetini seçme durumu yoktu ve hiçbir ümmet onun gibi peygamberini yüzüstü bırakmadı: “Öğrencilerinin yanına vardığında onları uyumuş buldu. Petrus’a, ‘Demek benimle birlikte bir saat uyanık kalamadınız! ’…Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.” (Matta: 26: 40–41) Gerçektende Îsâ (as), kendinden sonra gelecek olan “Gerçeğin Ruhu’na” emaneti bırakacaktı.



Faydalanılan eserler:

1- Ahmed Deedat, What the Bible says about Muhummed (pbuh), Kutsal kitap Muhammed (as) hakkında ne diyor?
2- Ahmed Deedat, Muhammed (pbuh) the Natural succesor to Chirst, Mesihin (as) Tabii Halefi: Muhammed (sav)
DEVAM EDECEK…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder