SELAMUN ALEYKÜM

İnşaallah istifadeye medar olur!!!!!!

2 Şubat 2011 Çarşamba

BEDİÜZZAMANIN CİHAD ANLAYIŞI SİLAHLA MÜCADELE DEĞİLDİR


Bildiğiniz üzere, Bediüzzaman Said Nursî'nin düsüncelerini, Đslâmî düsünürler kesiminde en önde gelen fikir birikimlerinden biri
sayıyorum. Öncelikle, Bediüzzaman'ın fikirleriyle birlikte gelen derin insan hürmetini görmemek mümkün değildir. Bazı kisilerin Đslâma bağlılıklarını
silâha sarılmakla gösterdikleri bir anda, özellikle bu niteliğin altını devamlı olarak çizmemiz yerinde olacaktır.
Ölüm korkusuna dayanarak yapılan Đslâmî eylem bâtıldır. Yapanlar Allah önünde mes'uldür.
ABD'deki vizemin yenilenmemesi dolayısıyla bu sırada ülkede kalmak mecburiyetindeyim ve bundan dolayı toplantınıza çok istediğim
halde katılamayacağım. Basarılı olacağından emin olduğum toplantınıza katılanlara sevgi ve saygılarımın ulastırılmasını rica ederim.
Bediüzzaman'ın hayat hikâyesini, sosyolojiden ilham alan bir çerçeve içine yerlestirmeye çalıstığım günlerde, bir ara arastırmalarımı
basmayı vaad etmis bulunan Newyork Eyalet Üniversitesiyle anlasma üzerinde konusmamız gerekmisti. Eyalet Üniversitesi basımevini aradığımda
kitabın ne gibi bir baslıkla nesredileceğini sormuslardı. Konunun genisliğine isaret ederek, "Türkiye'de Din ve Sosyal Değisme" baslığını teklif ettim.
Telefon hattının diğer ucundaki kisinin sanki yüz hatlarının değistiğini görüyor gibiydim. "Baslığa Sufilikle ilgili bir sey ilâve edemez misiniz? Kitabın
satıs imkânlarını bu sekilde çoğaltabiliriz."
Gerçekten birkaç yıldan beri ABD'de tasavvufa karsı genis bir ilgi görülüyordu. Ciddî tavırların yanında bu ilgiyi körükleyen etkiler
arasında bir "egzotizm"in, Doğunun rengârenk olarak kültürünü etkiliyordu. Çoğu zaman ilginin merkezi bu oluyordu. Aklıma birdenbire
Bediüzzaman'ın yazılarından hatırladığım bir bölüm geldi: "Bir babanın oğluna nasihatları arasında, etrafında gördükleri arasında renkli balonların
çekiciliğine aldanmamak." Hemen teklifi reddettim.
Bu anıyı hem Bediüzzaman'ın düsüncelerini inceleyebileceğimiz, toparlayıcı, teksif edici bir nokta ve hem de Doğu-Batı iliskileri
bakımından önemli bulduğum için sunuyorum. Ayrıca sözlerimin tasavvufa karsı yönelmediğini, Bediüzzaman'ın da yazılarında derin tasavvufî
kavramların izinin görüldüğünü belirtmek isterim. Anlatmak istediğim Bediüzzaman'ın dıs görünüsle, "öz" arasındaki farka isaret eden sözleridir.
Bediüzzaman ciddî konular üzerine eğilen, ciddî bir insandır. Fakat bunun yanında sosyal değisimin beraberinde getirdiği sorunları
derinlemesine, "balon"ların cazibesine kapılmadan ve sorunların özüne giderek inceleyen bir kisiydi. Bunu, üzerinde durduğu konuların çesitliliğinde
de görebiliriz. Toplum yapısı açısından bize anlattıklarını aslında iki seviye ya da eksende toplayabiliriz.
Said Nursî bir bakımdan toplum arastırmacılarının "mikro yapılar" baslığı altında inceledikleri hadiseler üzerinde durmus, diğer taraftan
da, daha genis kapsamlı toplumsal süreçlerin etkilerini arastırmıstır. Özelliği, Đslâmın her iki alanda ayrı islevlerini, fonksiyonlarını anlaması olmustur.
Bu iki katlı yaklasımı da Osmanlı Đmparatorluğundan beri Türkiye'nin geçirdiği değisim açısından incelemistir.
"Mikro yapılar" dediğim zaman aklıma gelen aile iliskileri, mahalle içindeki insanların birbirleriyle olan bağları, topluluğu bürokratik bir
makina olarak değil, fakat insan unsurunun önemli bir yeri olan bir toplumsal iliskiler bütününü kastediyorum. Osmanlı kültürü, insanların iliskilerini
Đslâmî bir çerçeve içine yerlestirmis, insânî değerlerin ortaya çıkarılmasına yarayacak, kendine özgü kurumları yerlestirmistir. Bediüzzaman'ın derin
kaygılarının basında bu yapıların Osmanlı Đmparatorluğunun Batılılasması esnasında aldığı yaralar geliyordu. Đlginç olan aile içindeki değisimin
beraberinde getirdiği bosluk hissinin genellikle Türkiye'de düsünürlerce anlasılması, fakat bunun Đslâmî ögelerin zayıflamasına bağlanmamıs
olmasıydı.
Yaprak Dökümü Resat Nuri Güntekin'in 1930'larda yazdığı ilginç edebî eser, sorunun anlasıldığını gösterir. Fakat sorunun ne gibi bir
bosluktan ileri geldiği yazarın ilgisini çekmemistir.
Türkiye Cumhuriyetinin, toplumsal yapımızı pekistirmek açısından önemli basarıları olduğunu inkâr etmek mümkün değildir. Fakat,
Cumhuriyet "büyük" olarak niteleyebileceğimiz konular üzerinde durmustur. Örneğin siyasî rejimin niteliği, milliyetçilik ilkesi, Türkiye'nin kalkınması
gibi. Oysa insanları, insan yapan, yalnız büyük davalara katılmaları değildir. Çoğunluk için, "gündelik hayat" adını verebileceğimiz bir yasam kesimi
bu davalar kadar ciddî sorunlar yaratır. Ebeveynin çocuklarla iliskisi, akrabalarla iliskiler, kimlerin davranıs modeli olarak seçileceği, dostluk
bağlarının kurulmasına yardım edecek yerlesmis âdetler, yardımlasma ve dayanısmanın nasıl tertipleneceği. Cumhuriyet rejimi bu konuları ön plana
almamıstır. Bundan dolayı gündelik iliskileri çevreleyen Đslâmî değerler, zımnen de olsa, günlük hayata hâkim olmustur. Fakat en önemli sorun,
yerlesmis iliskilerde değisen dünya ile değisme zaruretinin basgöstermis olmasıdır. Yirminci yüzyıla girdiği andan itibaren okuryazar seviyesinin
yükselmesi, daha çok kisinin topluluğa aktif olarak girmesi, girmeleriyle birlikte taleplerinin yükselmesi konuya bir kitle problemi olarak bakılmasını
zorunlu kılmıstı.
Bediüzzaman'ın bize sunduğu hal çaresi, Đslâmî inançların hem gündelik hayatla iliskisi olduğunun anlasılmasına ve hem de Đslâmın
bunu bir kitle problemi olarak çözülmesine elverisli olduğunun belirtilmesine bağlıdır. Đslâmın değerleri, gündelik hayata bir düzenleme getirmekte,
fakat aynı zamanda da insanları, modern genis kitleleri birbirlerine bağlamayı sağlamaktadır. Bu bağ Bediüzzaman'ın namaz üzerindeki görüslerinden
birinde de ortaya çıkmaktadır. Said Nursî'ye göre namaz, yalnız insanların imanlarının ifadesi değil, aynı zamanda binlerce kisinin aynı yönelimi
gerçeklestirmelerinin, bir birlik ve beraberliğin ifadesidir. Đste bu noktada Bediüzzaman toplum bilimcilerinin "mikro" olarak tavsif ettikleri kollektif
birçok insanı bir birlik haline getiren yapılar hakkında önemli görüslerle karsımıza çıkıyor.
Bediüzzaman'ın toplumla ilgili görüslerinin bir kısmını gözlerimizin önüne böylece sermis olabileceğimizi ümit ediyorum. Fakat bunun
dısında Đslâmî bir konumda Bediüzzaman'ın katkıları imanın niteliği ile de ilgilidir. Yüzyılımızda yapılması gereken çalısmalardan biri, Said Nursî'ye
göre, simdiye kadar Đslâmın aslî mânâsında, "kendini teslim etme" seklinde anlayanların, ilâveten Đslâmı, "anlama"ları zenginliklerinden istifade
etmeleridir. Bunu Bediüzzaman yazılarının bir çok yerinde ifade etmektedir. Bu görüs de zamanımız insanının dünyasını "izah"la anlamak isteyisinin
bir ifadesidir. Đslâmın özelliklerinden biri bu "izah"ın katı bir biçim almaması, her dindar insanın vereceği izahın, birçok yaklasım arasında
yaklasımlardan biri olduğunu kabul etmesidir. Bu da müminler arasında konusma, tartısma ve bir ortak görüse varmak üzere "cehd" etmelerine
bağlıdır. Birçok Batılının, bugünlerde "Cihad"ı silahlı bir mücadele olarak gördüğü bir ortamda, sanırım ki, Bediüzzaman'ın "cihad" anlayısını bu
sekilde aktarmam yanlıs olmayacaktır.
2
Bediüzzaman'ın bütün bu katkılarından, Đslâmî ilimleri, gerçek bir insanî yükselme ilmi olarak gördüğü ve bize bu birikimi sunduğu
sonucuna varıyorum. Beni bastan itibaren, Bediüzzaman'ın fikirlerini toplumsal ve insanî açıdan yeni, kendine has ve üzerinde mutlaka durulması
gereken bir küme olarak takdim eden Cemil Meriç'in yanılmadığını, kendisine olan mânevî borcumu burada bir daha ifade etmek isterim.
____________________
**** Prof. Dr. Serif MARDĐN
1927'de Đstanbul'da doğdu. 1948'de ABD'nin California eyaletindeki Stanford
Üniversitesini bitirdi.
Siyasal Bilgiler Fakültesine asistan olarak girdi. Burada profesör oldu. Simdi
Đdari Bilimler Fakültesinde dekan olduğu Boğaziçi Üniversitesine 1973'de geçti. Din ve
Đdeoloji, Jön Türkler, Japoncaya ve Türkçeye çevrilmis eserleri ve yabancı dillerde
yayınlanmıs çok sayıda makalesi bulunmaktadır. Ebulula Mardin Hoca'nın yakın
akrabasıdır. On yıldır mütefekkir Cemil Meriç'in tavsiyesi üzerine Bediüzzaman Said
Nursî ve Nurculuk üzerinde sosyolojik çalısma ve arastırma yaparak bu eserini 1989
Aralık ayında Amerika'da yayınladı. Paris, Londra ve Amerika'da Said Nursî ve Nurculukla
alâkalı konferanslar vermektedir. Londra'da yayınlanan Religious Organization and
Religious Experience adlı dergide Bediüzzaman Said Nursî ve Bir Tavzifin Sekillenmesi
baslıklı bir inceleme yazısı çıkmıstır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder